siparişçi

listen to the pronunciation of siparişçi
التركية - الإنجليزية
orderer
A person who orders, or who places an order
{n} one who orders, one who regulates
an organizer who puts things in order; "Aristotle was a great orderer of ideas" someone who places an order to buy
someone who places an order to buy
an organizer who puts things in order; "Aristotle was a great orderer of ideas"
One who puts in order, arranges, methodizes, or regulates
{i} one who orders; one who gives directions; one who organizes
One who gives orders
sipariş
order

I would like to order a sandwich. - Bir sandviç sipariş etmek istiyorum.

He ordered the book from the publisher in the United States. - Kitabı ABD'deki yayıncıdan sipariş verdi.

sipariş
purchase order
sipariş
errand

Tom was sent on an errand to the store. - Tom bir sipariş için dükkâna gönderildi.

sipariş
{i} ordering

Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house. - Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.

I'm ordering a steak. I suggest you do the same. - Bir biftek sipariş ediyorum. Aynısını yapmanı öneririm.

sipariş
{i} indent
sipariş
(Mekanik) job
sipariş
commission
sipariş
the order

The order came too late. - Sipariş çok geç geldi.

I canceled the order. - Siparişi iptal ettim.

التركية - التركية
Sipariş veren (kimse)
SİPARİŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Ismarlamak, ısmarlayı
sipariş
Yapılması ısmarlanan şey
sipariş
Yapılması ısmarlanan şey: "Bütün bu siparişleri bir ayrı deftere kaydetmeyi unutmazmış."- A. Ş. Hisar
sipariş
Birinin kendi maaşından kesilerek başkasına gönderdiği, ödediği aylık para
sipariş
Bir şeyin yapılmasını, gönderilmesini, getirilmesini isteme, ısmarlama
siparişçi
المفضلات