I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
- Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
Tom's way of speaking gets on my nerves.
- Tom'un konuşma şekli benim sinirlerimi bozuyor.
He was red with anger.
- Sinirden kıpkırmızı olmuştu.
His face turned red with anger.
- Yüzü sinirden kızardı.
He sometimes loses his temper for nothing.
- Bazen sebepsiz yere sinirleniyor.
It doesn't pay to lose your temper.
- Sinirlenmeniz işe yaramaz.
Nervous people will scratch their heads.
- Sinirli insanlar başlarını kaşırlar.
The central nervous system consists of four organs.
- Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.
So annoying... Now I get a headache whenever I use the computer!
- Çok sinir bozucu... Ne zaman bilgisayarı kullansam başıma ağrılar giriyor.
That's really annoying.
- O gerçekten sinir bozucu.
Tom is irritating because he always has to have the last word in any argument.
- Tom bir tartışmada her zaman son söze sahip olduğu için sinir bozucudur.
Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
- Bir hata yaptığında onu asla kabul etmeyeceği için Tom birlikte çalışmak için sinir bozucu bir kişi.
You never know when he's going to throw another tantrum.
- Onun ne zaman sinir krizi geçireceğini hiçbir zaman önceden kestiremezsin.
Google uses a neural network to translate sentences.
- Google, cümleleri çevirmek için bir sinir ağı kullanır.