Talihsizlikler nadiren birer birer gelirler.
- Misfortunes seldom come singly.
Talihsizlik asla tek başına gelmez.
- Misfortune never comes singly.
Talihsizliklerin asla tek başına gelmediklerini unutmuyorum.
- I bear in mind that misfortunes never come singly.
Bazı genç Japon halkı, bekar olmayı evli olmaya tercih ederler.
- Some young Japanese people prefer being single to being married.
Tom ve Mary her ikisi de hâlâ bekar.
- Tom and Mary are both still single.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
Japonya'da neredeyse tüm yollar tek şerittir.
- In Japan almost all roads are single lane.
Tom tüm yaşamı boyunca bekar kaldı.
- Tom remained single all his life.
Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
- Get both a phone and internet access in a single package!
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
Bu yüzden hala yalnızsın.
- That's why you're still single.
Madem ki yine yalnızsın, bu hafta sonu pokere ne dersin?
- Now that you are single again, how about poker this weekend?
Ben bu 100 dolarlık banknotu, dört tane 20 dolarlık banknot ve yirmi tane tekliğe bozmak istiyorum.
- I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
Tek bir pakette hem bir telefon hem de bir internet erişimi alın!
- Get both a phone and internet access in a single package!
Tanrı, dünyayı gerçekten tek bir günde mi yarattı?
- Did God really create the earth in a single day?
Tek kişilik oda rezervasyonu yaptırmak istiyorum.
- I'd like to reserve a single room.
Tek kişilik oda istiyor musunuz?
- Do you want a single room?
Duşlu tek kişilik bir oda istiyorum, lütfen.
- I'd like a single with a shower, please.
Tek kişilik bir oda ister misin?
- Would you like a single room?
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
- Don't leave out a single detail.
to attack another singly.
to make men singly and personally good.
the anti-aircraft rocket is fired from a single use launch platform.
Evonne always wondered why Ernest had singled her out of the group of giggling girls she hung around with.
Pedro singled in the bottom of the eighth inning, which, if converted to a run, would put the team back into contention.
Therefore, when thyne eye is single: then is all thy boddy full off light. Butt if thyne eye be evyll: then shall all thy body be full of darknes?.
Josh put down that he was a single male on the dating website.