Tom was driven out of the synagogue.
- Tom sinagogtan kovuldu.
There aren't that many synagogues in this city.
- Bu kentte o kadar çok sinagog yok.
My dog cowers under the table whenever he hears thunder.
- Köpeğim ne zaman gök gürültüsünü duysa masanın altına siner.
Tom's dog cowered under the kitchen table during the storm.
- Tom'un köpeği fırtına sırasında mutfak masasının altına sindi.
I cannot do without this dictionary even for a single day.
- I can not do without this dictionary even for a single day.
I can not do without this dictionary even for a single day.
- I cannot do without this dictionary even for a single day.
O günahının farkında değil.
- She is unconscious of her sin.
Günahla kazanılırsa, onda herhangi bir kazanç olmaz.
- Acquired by sin - there's no profit within.
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.
Singapur'da suçluları cezalandırmanın bir yolu da onları kırbaçlamaktır.
- In Singapore, one way to punish criminals is to whip them.
Günahı suçla karıştırmayın.
- Do not mistake sin with crime.
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- We have sinned, Lord, forgive us.