Sen hâlâ iki yıl önce tanıdığım aynı şımarık küçük kızsın.
- You're still the same spoiled little girl I knew two years ago.
Şımarık çocuk sevmiyorum.
- I don't like spoiled children.
Dikkatsizliği ile işini bozdu.
- She has spoiled her work by being careless.
Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
- It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
Şımarık bir velet gibi davranıyorsun.
- You're behaving like a spoilt brat.
Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
- Tom ate some spoiled food and became sick.