Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
- Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Manzarayı görmelisin.
- You should see the sight.
Köpeği görür görmez kedi kaçtı.
- At the sight of the dog, the cat ran off.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
- She stood astonished at the sight.
Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of her in the crowd.
Arkadaşlarımın görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of my friends.
Manzarayı görmelisin.
- You should see the sight.
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
Onun Shibuya bakışını yakaladım.
- I caught sight of her at Shibuya.
Görünürde hiçbir umut yoktu.
- There was no hope in sight.
Görünürde bir ağaç yoktu.
- There was not a tree in sight.
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
Görmek için güzel bir manzaraydı.
- It was a lovely sight to see.
Manzara benim kanımı dondurdu.
- The sight made my blood freeze.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Ben görünce çok korktum.
- I was much frightened at the sight.
İlk görüşte ona âşık oldu.
- He fell in love with her at first sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Dün, halam görüşünü yeniden kazandı.
- Yesterday, my aunt regained her sight.
Onu gözden kaybettik.
- We lost sight of him.
Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
- The man was lost sight of in the crowd.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.
... I think many of you are near sighted. ...