Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
- Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of her in the crowd.
Biz kalabalıkta adamın görüntüsünü kaybettik.
- We lost sight of the man in the crowd.
Ne güzel bir manzara!
- What a beautiful sight!
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
İlk görüşte ona âşık oldun mu?
- Did you fall in love with her at first sight?
Adam ilk görüşte âşık oldu.
- The man fell in love at first sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
- The mere sight of a dog made her afraid.
Görünürde hiçbir umut yoktu.
- There was no hope in sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Görmek için güzel bir manzaraydı.
- It was a lovely sight to see.
Gerçeği söylemek gerekirse, onu çok görmekten nefret ediyorum.
- To tell the truth, I hate the very sight of him.
Hasta kanı görünce bayıldı.
- The patient fainted at the sight of blood.
Kanın görünüşüne asla dayanamadım.
- I never could stand the sight of blood.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Ben görünce çok korktum.
- I was much frightened at the sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
- The man was lost sight of in the crowd.
Yüzlerce kuş gözüme ilişti.
- I caught sight of hundreds of birds.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.