Kazada görme yeteneğini yitirdi.
- He lost his sight in the accident.
Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
- The accident deprived him of his sight.
Kötü havadan dolayı şehrin görülmeye değer yerlerini görme fikrinden vazgeçtim.
- I gave up the idea of seeing the sights of the city because of the bad weather.
Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
- The traffic accident deprived the young man of his sight.
Hedef görüş alanında.
- The target is in sight.
Onları görüş alanımdan çıkarın.
- Get them out of my sight.
Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
- She stood astonished at the sight.
Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
- The sight of blood made her excited.
Görüntüden korkmuştu.
- He was frightened by the sight.
Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- I lost sight of her in the crowd.
Manzarayı görmelisin.
- You should see the sight.
Ne güzel bir manzara!
- What a beautiful sight!
İlk görüşte ona âşık oldu.
- She fell in love with him at first sight.
Adam ilk görüşte âşık oldu.
- The man fell in love at first sight.
Ham petrol çağının sonu görünümde.
- The end of the era of petroleum is in sight.
Ham petrolün sonu görünümde.
- The end of the age of oil is in sight.
İlk bakışta, o nazik ve kibar görünüyordu.
- At first sight, he seemed kind and gentle.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Görünürde kimse yoktu.
- There wasn't a soul in sight.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Allah'ının nazarında bütün insanlar eşittir.
- In the sight of God, all men are equal.
Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
- Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
Onun iyi bir görme gücü vardır.
- He has a good eye sight.
Gerçeği söylemek gerekirse, onu çok görmekten nefret ediyorum.
- To tell the truth, I hate the very sight of him.
Manzaraları görmek için geldim.
- I've come to see the sights.
Manzara benim kanımı dondurdu.
- The sight made my blood freeze.
Kanı görünce bayılacak gibi hissetti.
- She felt faint at the sight of blood.
Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?
- Is there any end in sight to the deepening economic crisis?
Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
- The sight of fresh lobster gave me an appetite.
Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
- Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
Görünürde hâlâ bir son yok.
- There's still no end in sight.
Adam kalabalığın içinde gözden kayboldu.
- The man was lost sight of in the crowd.
Onu gözden kaybettik.
- We lost sight of him.
This is a darn sight better than what I'm used to at home!.
He's a really remarkable mean and it's very hard to get him in one's sights;.