sight; show; appearance; aspect

listen to the pronunciation of sight; show; appearance; aspect
الإنجليزية - التركية

تعريف sight; show; appearance; aspect في الإنجليزية التركية القاموس.

object
itiraz etmek

Amacım önerine itiraz etmek değil. - I don't mean to object to your proposal.

object
{f} karşı çıkmak
object
{i} gaye
object
{i} amaç

Erkekler amaçlarına ulaştı. - The men achieved their objectives.

object
{i} cisim

Yolda duran garip bir cisim buldum. - I found a strange object lying on the road.

Cisimler, aynada gerçekte göründüklerinden daha yakındır. - Objects in mirror are closer than they appear.

object
{i} nesne

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu. - The object flew away to the south, giving out flashes of light.

Nesnenin yüzeyi oldukça pürüzlü. - The surface of the object is fairly rough.

object
(Tıp) Görülebilen veya dokunulabilen herhangi bir şey, madde, cisim
object
(Tıp) Üzerinde psikoanaliz yapılan kişi, obje
object
nesne,v.karşı ol: n.nesne
object
mahzur görmek
object
(Tıp) Herhangi bir fikir veya hareketin yöneldiği amaç, hedef
object
matah
object
karşı olmak
object
{i} cins adam
object
{i} şey

Dehşet veren bir şeydi. - It was an object of terror.

Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun... - You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...

object
(isim) obje, nesne, cisim, gaye, şey, amaç, hedef, cins adam
object
(fiil) itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak
object
nişan
object
{f} (to) (-e) itiraz etmek, (-e) karşı çıkmak
object
object at issue anlaşmazlık konusu
الإنجليزية - الإنجليزية
object
sight; show; appearance; aspect
المفضلات