Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
- Sami scattered Layla's body parts around the city.
Ani ses kuşları dağıttı.
- The sudden noise scattered the birds.
Polisler kalabalığı dağıttı.
- The police dispersed the crowd.
Her yere dağılmış boş teneke kutular vardı.
- There were empty cans scattered all over the place.
Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
- Broken glass lay scattered all over the road.