Yağmur yangının yayılmasını engelledi.
- The rain kept the fire from spreading.
O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
- She tried to prevent the rumor from spreading.
Tom Mary hakkında yalanları yaymakla suçluydu.
- Tom was guilty of spreading lies about Mary.
O bilgiyi muhtemelen kim yayıyor?
- Who is likely to be spreading that information?