Bazen duyguları göstermemek elimde değil.
- Sometimes I can't help showing emotions.
Tom Mary'nin söylemek zorunda olduğu şeyi herhangi bir heyecan göstermeden dinledi.
- Tom listened to what Mary had to say without showing any emotion.
K -9 film gösterimde.
- The movie K-9 is showing.
Sence bizi film gösterimine davet edecekler mi?
- Do you think they will invite us to the film showing?
Nasıl yapacağımı bana gösterdiğin için teşekkürler.
- Thanks for showing me how to do that.
Bana yolu gösterdiğiniz için teşekkürler.
- Thanks for showing me the way.
İnsanlar sadece ne olduklarını göstererek düzeltilebilir.
- Men can only be corrected by showing them what they are.
Onlara biraz büyü göstererek çocukları eğlendirdi.
- He amused the children by showing them some magic.
Her zaman sınıf arkadaşlarına gösteriş yapan türde bir çocuktu.
- He was the kind of kid who was always showing off to his classmates.
Delikanlı yeni arabasını gösteriyor.
- The teenager is showing off his new car.
Araştırmalar, temel barınma ve gıda ihtiyaçları karşılanır karşılanmaz, ilave zenginliğin mutluluğa çok az şey kattığını gösteriyor.
- Studies show that once the basic needs of shelter and food are met, additional wealth adds very little to happiness.
Gösteri akşam saat yedide yayında olacak.
- The show will be on the air at 7 p.m.
Tom'un Mary'ye göstermek istediği bir şey vardı.
- Tom had something he wanted to show Mary.
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
Tek yaptığı kızların önünde hava atmak.
- He's just showing off in front of the girls.
Hava atmayı keser misin?
- Will you stop showing off?
O sadece kızların önünde gösteriş yapıyor.
- He's just showing off in front of the girls.
Tom gösteriş yapıyor olmalı.
- Tom must've been showing off.
Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.
- In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric.
Ona kendi odamı gösterdim.
- I showed her my room.
Çiçek sergisinde güllerini sergileyeceğim.
- I'm going to exhibit my roses at the flower show.
Sergi salonumuz genç bayanlarca çok sevildi.
- Our showroom made a hit with young ladies.
Tom bana bir sihirbazlık numarası gösterdi.
- Tom showed me a magic trick.
Bana bir sihir numarası daha gösterebilir misin?
- Can you show me another magic trick?
Onun sağlık taraması olumsuz sonuçlar göstermedi.
- Her health screening showed no negative results.
Tom'un güç antrenmanı sonuçları göstermeye başladı.
- Tom's strength training began to show results.
Ugly Betty dünyadaki en popüler televizyon şovlarından biri.
- Ugly Betty is one of the most popular television shows in the world.
Bu televizyon şovu şimdi tutuluyor.
- This TV show is catching on now.
Ne yapabileceğini göstermen için bu büyük bir fırsat.
- This is a big opportunity for you to show what you can do.
Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.
- Last night provided a good opportunity to see a meteor shower.
O sadece kızların önünde gösteriş yapıyor.
- He's just showing off in front of the girls.
Bu gösterişli elbise benim için uygun değil.
- This showy dress isn't appropriate for me.
Bir araştırma birçok iş adamının öğle yemeğini atladığını göstermektedir.
- A survey shows that many businessmen skip lunch.
O, işi için hiç gayret göstermedi.
- She shows no zeal for her work.
Hangi TV programı en çok seversiniz?
- Which TV show do you like the most?
Bu TV programı çocuklara yöneliktir.
- This TV show is aimed at children.
Size bir şey söylemek istiyorum.
- I want to show you something.
Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
- She stopped looking at the show window.
O, teşhir vitrinine göz attı.
- She looked in at the show window.
Oyun programlarından hoşlanıyor musun?
- Do you like game shows?
O, yeni oyununun el yazmasını bana gösterdi.
- He showed me the manuscript of his new play.
Pasif içiciliğin çok zararlı olduğu Johnson'ın araştırmasında açıkça gösterilmektedir.
- It is clearly shown in Johnson's investigation that passive smoking is very harmful.
Şimdi, bu yardımcı önermenin nasıl ana önermemizi kanıtlamak için kullanılabileceğini gösteriyoruz.
- Now, we show how this lemma can be used to prove our main theorem.
Üç gün içinde duş yapmadım.
- I haven't taken a shower in three days.
Mary tam yatmadan önce banyo yapmayı tercih ederken Tom sabahleyin duş almayı tercih eder.
- Tom prefers to take a shower in the morning while Mary prefers to take a bath just before going to bed.
Pasaportunuzu göstermelisiniz.
- You must show your passport.
Sizin için yeni olan birçok şeyi göstermeme izin verin.
- Let me show you many things which will be novel to you.
Gösteri bir başarıydı.
- The show was a success.
O ders sırasında akıllılığını göstermek istedi ama o başarısız oldu.
- She wanted to show off her cleverness during class, but she failed.
He made a poor showing at his first time at bat.
We went to the midnight showing of the new horror movie.
A collection of peafowl (an invented term rather than one used by zoologists).
It was Apple's usual dog and pony show.
Let's catch a show.
television show.
dog show.
show of force.
The dog sounds ferocious but it's all show.
He played AA ball for years, but never made it to the show.
Your bald patch is starting to show.
... used to mean that someone like Amanda showing a physician's assistant ...
... traffic, even when it's "secure", with a little lock showing in their browser. This gives ...