Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Kısa bir hikaye yazmaya çalıştı.
- He tried writing a short story.
Eksikliklerimizin farkında olmalıyız.
- We should be conscious of our shortcomings.
O mağazada bana paranın üstünü eksik verdiler.
- They short-changed me at that store.
Onlar şort giyiyordu.
- They were wearing shorts.
Tom sadece bir şort giyiyor.
- Tom is only wearing a pair of shorts.
Proje, kısaca, bir başarısızlıktı.
- The project, in short, was a failure.
Kısacası, ben katılmıyorum.
- In short, I disagree.
Tom eksikliklerinin farkında.
- Tom is aware of his shortcomings.
Tom'un eksikliklerinin oldukça farkındayım.
- I'm well aware of Tom's shortcomings.
Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
- Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
Kahramanlık en kısa süren mesleklerden biridir.
- Heroing is one of the shortest-lived professions there is.
Kısa devre yüzünden aniden karanlıktaydık.
- Because of a short circuit, we were suddenly in the dark.
Kısa devre bir sigortayı patlattı.
- The short circuit blew a fuse.
Tom erkek kardeşinden daha kısa boylu.
- Tom is shorter than his brother.
Tom Mary'den daha kısa boylu.
- Tom is shorter than Mary.
Bizim su kaynağımız çok yetersiz.
- Our water supply is very short.
İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
- The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
Bugünlerde herkes parasız gibi görünüyor.
- Everyone seems to be short of money these days.
O her zaman parasızdır.
- He's always short of money.
Biz zamanında limana varamayacağız. Kestirmeden gidelim.
- We won't be able to arrive at the harbor in time. Let's take a shortcut.
Başarmak için kestirme yoktur.
- There is no shortcut to success.
Kocam gözle görülür derecede kısa kolları olan şişman ve bodur biridir.
- My husband is broad-shouldered, with distinctly short arms.
Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.
- After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
Kısa bir ziyaretten sonra birdenbire ayağa kalktı ve ayrıldığını söyledi.
- After a short visit, he suddenly stood up and said he was leaving.
Olası şüphelilerin kıtlığı yok.
- There's no shortage of possible suspects.
Son zamanlardaki kahve kıtlığı birçok sorunu da beraberinde getirdi.
- The recent coffee shortage brought about many problems.
Kısa vadeli düzeltme yoktur.
- There is no short-term fix.
Kısa vadeli sözleşmeli personel haber vermeden işten çıkarıldı.
- The short term contract employees were dismissed without notice.
Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
- Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
Son zamanlarda nefesim daralıyor.
- I've been short of breath lately.
Konuşmasını özet şeklinde parçalara ayırdı.
- She took down the speech in shorthand.
Hikayeyi özetlersek, o, ilk aşkı ile evlendi.
- To make a long story short, he married his first love.
Jones smashes a grounder between third and short.
We went short most finance companies in July.
This is the third time I've caught them shorting us.
The cashier came up short ten dollars on his morning shift.
They had to stop short to avoid hitting the dog in the street.
He closed out his short at a modest loss after three months.
The recent developments at work caught them short.
The market decline was terrible, but the shorts were buying champagne.
His speech fell short of what was expected.
He cut me short repeatedly in the meeting.
Our meeting was a short six minutes today. Every day for the past month it's been at least twenty minutes long.
I'm short General Motors because I think their sales are plunging.
The boss got a message and cut the meeting short.
“Phone” is short for “telephone” and asap short for as soon as possible.