Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- Where can I do some shopping?
Orada alışveriş yaparak para tasarruf ettin mi?
- Did you save money by shopping there?
Tom günü gezi için alışveriş yaparak geçirdi.
- Tom spent the day shopping for the trip.
Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim.
- I have to go shopping; I'll be back in an hour.
O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
- She may have gone out to do some shopping.
Nerede biraz alışveriş yapabilirim?
- Where can I do some shopping?
Nancy yolda biraz alışveriş yaptı.
- Nancy did some shopping on the way.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Burada çok az mağaza var ve sinema da korkunç.
- There are very few shops and the cinema is awful.
Mağazada yeni bir uzun balık oltası var.
- There’s a new long fishing rod in the shop.
Tom neredeyse alışveriş listesindeki her şeyi alabildi.
- Tom was able to buy almost everything on his shopping list.
Tom alışveriş listesindeki her şeyi satın aldı.
- Tom bought everything on his shopping list.
Onlar bir otel ve bir alışveriş merkezi inşa etmek için ormanı kesmek istiyor.
- They want to cut down the forest to build a hotel and a shopping mall.
En yakın alışveriş merkezi nerede?
- Where's the nearest shopping mall?
Leyla alışveriş çılgınlığına gitti.
- Layla went on a shopping spree.
Tom ve Mary alışveriş çılgınlığına devam etti.
- Tom and Mary went on a shopping spree.
Ne alışveriş etmek ne de anneme hoşça kal demek için zamanım vardı.
- I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother.
Alışveriş etmek için şehir merkezine gidiyoruz.
- We're going downtown to go shopping.
Elektronik terazideki bir arıza nedeniyle yetkililer işyerine para cezası verdi.
- The authorities fined the shop because of a disorder in the electronic balance.
Nancy yolda biraz alışveriş yaptı.
- Nancy did some shopping on the way.
Dün alışveriş yapmaya gitmedi, değil mi?
- She didn't go shopping yesterday, did she?
Annem işten eve gelirken günlük alışverişini yapar.
- My mother does her usual shopping on her way home from work.
Bir süre iş konuşalım.
- Let's talk shop for a while.
Okuldan sonra bazen mağazada anne babama yardım ederim.
- I sometimes help my parents in the shop after school.
Okula yakın bir kahvehane vardı.
- There used to be a coffee shop near the school.
Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.
- I bought it at a thrift shop.
Tamirhaneye gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Tom kontrol ettirmek için arabasını tamirhaneye getirdi.
- Tom brought his car to the repair shop to have it checked.
Tamir atölyesine gidiyorum.
- I'm going to the repair shop.
Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.
- I was just about to go out shopping when you telephoned.
New York'ta Fifth Avenue'da alışveriş yapmak istiyorum.
- I'd like to do shopping on Fifth Avenue in New York.
Acele etme. Alışveriş yapmak için bütün öğleden sonramız var.
- Take your time. We have all afternoon to shop.
I carried three heavy bags of shopping up the stairs.
On Saturdays we usually do the shopping.
shopping-cart rattle.
comparison-shopping job.
I went shopping ; he’s shopping for clothes.
... school outfit shopping, you know. Everybody is kind of catching on to communicating by ...
... So it's no surprise that the abandonment rate of shopping ...