تعريف shocking في الإنجليزية التركية القاموس.
- şok edici
Gazetelerde onların onun hakkında yazdıkları şey şok edici.
- It's shocking what they wrote about her in the newspapers.
Benim ülkemde, şok edici bir düzeyde matematiksel cehalet var.
- In my country, there is a shocking amount of mathematical ignorance.
- şoke edici
- şoklama
- sarsarak
- şoke eden
- sarsma
- insanı çok şaşırtan
- frapan (renk)
- sarsıcı
- şok etkisi yapan
- {i} şaşırtıcı
Bu şaşırtıcı şekilde ucuz.
- It's shockingly inexpensive.
- şaşılacak
- {f} sars
- çok kötü
- berbat
- {s} iğrenç
Keşke bunun iğrenç olduğunu söyleyebilsem.
- I wish I could say this was shocking.
- dili çok kötü
- {s} kırıcı
- shockingly şok tesiri yaparak
- {s} korkunç
Bu şok edici hikayenin korkunç gerçeğini ortaya çıkarın.
- Uncover the horrific truth of this shocking story.
- kötü biçimde
- şaşkına çevirerek
- şok ederek
- {s} müstehcen
Websitemize müstehcen resimleri eklemek istemiyoruz.
- We don't like to add shocking pictures to our website.
- {s} frapan (renk): shocking pink çingene pembesi
- tiksindirici
- aşırı
- şok tesiri yapan
- {s} sersemletici
- {s} açık saçık
- şoking
- shock
- şok etmek
Sami insanları şok etmekten keyif alırdı.
- Sami liked to shock people.
- shock
- şok
Haberi duysa, şoka girer.
- If he should hear the news, he would be shocked.
Kaza haberi benim için büyük bir şok oldu
- The news of the accident was a great shock to me.
- shocking pink
- Fosforlu pembe
- shocking; amazing, astounding
- şok edici;, şaşırtıcı şaşırtıcı
- shocking pink
- çingene pembesi
- shock
- (Biyokimya) çarpılım
- shock
- çarpmak (elektrik)
- shock
- çok şaşırtmak
- shock
- şoke etmek
- shock
- donakalmak
- shock
- utanmak
- shockingly
- sersemletircesine
- shockingly
- şok edercesine
- shockingly
- kanı donduracak şekilde
- shockingly
- tiksindirici bir şekilde
- shock
- tahıl balyaları
- shock
- {f} sars
Tom biraz sarsılmış görünüyordu.
- Tom looked a little shocked.
Dünkü haber tarafından sarsıldım.
- I was shocked by yesterday's news.
- shock
- darbe
Bu saat darbeye dayanıklı.
- This watch is shock-proof.
- shock
- demet yığını
- shock
- çıngı çarpması
- shock
- sarsıntı
- shock
- sarsmak
- shock
- çarpma
- shock
- çok sarsmak
- shock
- gür ve karmakarışık saç
- shock
- vuruş
- shock
- sarsma
- shock
- şoka
- staggering, shocking
- Şok edici şaşırtıcı
- shock
- {f} elektrik çarpmak
- shock
- {f} elektrik şoku vermek
- shock
- {i} çalı gibi gür saç
- shock
- {i} utanç
- shock
- {f} darıltmak
- shock
- {i} sarsılma
- shock
- (Diş Hekimliği) Tansiyon düşmesi, hızlı ve zayıf nabız, solgun ve soğuyan deri, zayıf solunum vb. semptomları olan akut dolaşım bozukluğu yetersizliği
- shock
- {i} demet
- shock
- {f} kâlbini kırmak
- shock
- (Tıp) Ani müdahale sonucu görülen şiddetli sarsıntı, darbe, elektrik çarpması, şiddetil etki veya korku, şok
- shock
- şiddetle çarpmak
- shock
- nefret veya korku vermek
- shock
- {i} ekin yığını (dikey duran bağlanmış birçok ekin demeti)
- shock
- {i} elektrik şoku
- shock
- {i} karışık saç
- shock
- sarsıntı,v.sars: n.darbe
- shock
- {f} (elektrik) çarpmak
- shock
- (Tıp) Travma veya sıvı kaybı sebebiyle ani olarak ortaya çıkan periferik dolaşım yetmezliği (Hastada cilt soluktur, soğuk terleme vardır, nabız zayıf ve süratlidir, huzursuzluk vardır ve bazan bilinç de kayolur)
- shock
- {i} keçeleşmiş saç
- shock
- {f} şaşırtmak
- shock
- {i} taranmamış saç
- shock
- {i} elektrik çarpması
- shock
- {i} bunalım
- shock
- müteessir etmek
- shock
- elektrik akımına çaptırmak
- shock
- {i} balya
- shock
- {f} elektroşok uygulamak
- shock
- {f} sarsılmak
- shock
- {f} demet yapmak
- shock
- (Askeri) ŞOK, DARBE: Bak. "shock action"
- shock
- {f} balyalamak
- shock
- {f} dehşete düşürmek
- shockingly
- şoke edici bir şekilde