تعريف sharing في الإنجليزية التركية القاموس.
- paylaşım
Nakido bir dosya paylaşım platformudur.
- Nakido is a file sharing platform.
Paylaşımın için teşekkürler.
- Thank you for sharing.
- paylaşımlı
- (Ticaret) bölme
- paylaşımcı
- (Ticaret) katılım
- {i} paylaşma
Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.
- I don't mind sharing the room with him.
Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
- Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
- {f} paylaş
Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
- Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.
Biz işini paylaşıyoruz.
- We're sharing your work.
- paylaşarak
- {i} iştirak
- (isim) iştirak
- ebedi
- share
- paylaşmak
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
- Germany shares a border with France.
Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
- Would you like to share my dessert with me?
- share
- hisse
NTT Menkul kıymetlerin 1,000 hissesine sahibim.
- I own 1,000 shares of NTT stock.
Bu şirketlerin hisseleri halka satıldı.
- Shares of these companies were sold to the public.
- share
- pay
Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
- The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
- I share the room with my sister.
- sharing options
- (Bilgisayar) paylaşma seçenekleri
- sharing violation
- (Bilgisayar) paylaşım hatası
- sharing out
- paylaştırma
- sharing a common fate
- kader birliği
- sharing cost
- (Askeri) masraf paylaşması
- sharing distribution
- (Ticaret) dağıtım ortaklığı
- sharing environment
- paylaşım ortamı
- sharing of the inheritance
- (Kanun) mirasın bölünmesi
- sharing path
- (Bilgisayar) paylaşım yolu
- sharing session
- (Bilgisayar) paylaşılan oturum
- sharing the markets
- (Ticaret) pazarları paylaşma
- sharing violation
- Paylaşım İhlali
- sharing your
- (Bilgisayar) klasörünüzü paylaştırma
- share
- Paylaşım
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
- This city has a public bike share program.
- share
- hisse senedi
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
- Share prices have been erratic this last month.
- share
- {i} saban demiri
- share
- bölüşmek
- Profit-loss sharing
- Kâr kaybına ortaklık
- share
- {f} iştirak etmek
- share
- {f} ortak kullanmak
- burden sharing
- (Politika, Siyaset) külfet paylaşımı
- burden sharing
- (Politika, Siyaset) masraf paylaşımı
- burden sharing
- yük paylaşımı
- experience sharing
- deneyim paylaşımı
- information sharing
- bilgi paylaşımı
- job sharing
- iş paylaşımı
- knowledge sharing
- bilgi paylaşımı
- orbit sharing
- yörünge paylaşımı
- protect sharing
- (Bilgisayar) paylaşmayı koru
- remote file sharing
- (Bilgisayar) uzak dosya paylaşımı
- revenue sharing certificates
- (Ticaret) gelir ortaklığı senetleri
- revenue sharing certificates
- (Ticaret) gelir ortaklığı senedi
- revenue sharing funds
- (Ticaret) gelir paylaşım fonları
- share
- istihkak
- share
- hak
O, payını hak ediyor.
- He deserves his share.
Tom ve Mary Boston'daki hayatları hakkındaki hikayeleri paylaştı.
- Tom and Mary shared stories about their life in Boston.
- share
- (Kanun) ortaklık
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
- share
- (Bilgisayar) paylaştır
- share
- paylaşımda bulunmak
- share
- üleş
- share
- taksim etmek
- share
- ortak olmak
- share
- pastadaki pay
- share
- üleşmek
- share
- (Ticaret) katılım payı
- share
- (Ticaret) bölmek
- share
- ortaklaşa kullanmak
- share
- behre
- share
- (Ticaret) iştirak hissesi
- share
- iştirak payı
- share
- nasip
- share
- paylaşma
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.
- Not all Americans shared Wilson's opinion.
- share
- söylemek
- share
- sehim
- share
- hisse almak
- share
- anlatmak
- share
- {i} kâr payı
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
Tom'un kar payı vardı.
- Tom had a share in the profits.
- core sharing
- bellek bölüşümü
- power-sharing
- güç paylaşımı
- profit sharing
- kar paylaşımı
- profit sharing
- kâr bölüşümü
- resource sharing
- kaynak paylaşımı
- revenue sharing bond
- gelir ortaklığı senedi
- share
- aksiyon
- share
- paylaştırmak
- share
- {f} paylaş
Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
- The children shared a pizza after school.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- time sharing
- süre paylaşım
- time sharing
- zaman paylaşımı
- Share
- paylaşın
- code sharing
- kod paylaşımı
- cohabitation, house sharing
- birlikte yaşamanın, evi paylaşan
- effort certification/cost sharing
- çaba belgelendirme / maliyet paylaşımı
- equal sharing
- eşit paylaşımı
- file sharing
- (Bilgisayar) Dosya paylaşımı
- file-sharing
- (Bilgisayar) Dosya paylaşımı
- prisoners sharing a jail cell
- mahkumların hapishane hücresi paylaşımı
- profit-sharing
- kar paylaşımı
- share
- payın
- time sharing system
- zaman paylaşımlı sistem
- time-sharing
- (Bilgisayar) Aynı anda birkaç işlem yapabilme
- time-sharing
- Devre mülk
- apartment sharing
- (Ticaret) kat irtifakı
- application sharing
- Uygulama Paylaşımı
- cost sharing
- (Askeri) MASRAF PAYLAŞMASI
- cost sharing contract
- (Askeri) MALİYETİ PAYLAŞILAN SÖZLEŞME: Müteahhide ayrıca ödeme yapılmayan ancak meşru masraflardan üzerinde anlaşmaya varılan bir kısmının müteahhide geri ödendiği maliyet iade tipi bir sözleşme
- enable sharing
- (Bilgisayar) paylaştırmayı etkinleştir
- enable sharing
- (Bilgisayar) paylaşıma izin ver
- enable sharing
- paylaşım sağlamak
- gain sharing
- (Ticaret) verimlilik primi
- income sharing
- (Ticaret) gelir paylaşımlı
- income sharing
- gelir bölüşüm
- job sharing
- işbölümü
- load sharing
- yuk paylasimi
- net income sharing
- (Ticaret) net gelir paylaşımı
- network file sharing
- Ağ üzerinden dosya paylaşımı
- open to sharing
- paylaşıma açmak
- orbit sharing
- yorunge paylasimi
- power sharing
- iktidar paylaşımı
- printer sharing
- (Bilgisayar) yazıcı paylaşımı
- pro rata sharing
- (Ticaret) orantılı paylaşım
- profit sharing
- kâr dağıtımı
- share
- hisse/pay
- share
- {i} sermaye payı
- share
- bölüştürmek
- share
- share paylaş
- share
- {f} (bir fikre) katılmak
- share
- {i} katılım
- share
- {f} bölüş
- share
- {i} pay, hisse, parça
- share
- {f} katılmak
- task sharing
- görev paylaşımı
- time sharing
- aynı anda birkaç işlem yapabilme [(Bilgisayar) ]
- time sharing
- devre mülk
- toggle sharing
- (Bilgisayar) paylaşımı değiştir
- web sharing
- (Bilgisayar) web paylaşımı
- work sharing
- işbölümü