seyretme

listen to the pronunciation of seyretme
التركية - الإنجليزية
{i} watch

Instead of watching television, the children played outside. - Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

observation
watching

My brother likes watching scary movies. - Erkek kardeşim korku filmleri seyretmeyi sever.

Instead of watching television, the children played outside. - Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.

contemplation
looking at
beholding
seyretmek
watch

Instead of watching television, the children played outside. - Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.

Go out and breathe some fresh air instead of watching TV. - Televizyon seyretmek yerine, dışarıya çıkıp biraz temiz hava al.

seyretmek
{f} see

I want to see that movie again. - O filmi yine seyretmek istiyorum.

I want to see baseball on television this evening. - Bu akşam televizyonda beyzbol seyretmek istiyorum.

seyretmek
look at
seyretmek
fleet
seyretmek
gaze at
seyretmek
sail
seyretmek
to watch, to look; to sail, to cruise; to look on
seyretmek
look
seyretmek
contemplate
seyret
look on
seyret
{f} beholding
seyretmek
steer
seyretmek
look on
seyretmek
view
seyret
look#on
seyretmek
(gemi) clear
seyretmek
(for an illness) to develop. Sen şimdi çıkacak çıngarı seyret! (Konuşma Dili) Just watch the row that's going to break loose now!
seyretmek
to watch, look at
seyretmek
to move, proceed, progress
seyretmek
behold
التركية - التركية
Seyretmek işi
Seyretmek işi: "Bu gece buraya mehtabı seyretmeğe gelmiş."- H. Taner
Seyretmek
(Osmanlı Dönemi) SEHC
Seyretmek
(Osmanlı Dönemi) MESİR
Seyretmek
(Osmanlı Dönemi) CELZ
seyretmek
Hastalık sürmek, devam etmek
seyretmek
Bir olaya karışmadan bakmak
seyretmek
Sürmek, devam etmek
seyretmek
Gemi ilerlemek, yol almak
seyretmek
Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak: "Kitapçı vitrinlerinde kendi eserlerini gördükçe durup hayran hayran seyrediyor."- H. Taner
seyretmek
Bir şeyin durumunu, oluşumunu gözlemek, bakmak
seyretmek
Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb. için bakmak, izlemek
seyretmek
Eğlenmek, görmek, öğrenmek vb.için bakmak, izlemek
seyretmek
Bir olaya karışmadan bakmak: "Rabia biraz şaşkın, salapuryada arkadaş olduğu çocuklu tazenin kocasıyla buluşmasını seyrediyordu."- H. E. Adıvar
seyretmek
İlerlemek, yol almak
seyretme
المفضلات