seyahat edilebilir

listen to the pronunciation of seyahat edilebilir
التركية - الإنجليزية
travellable
{s} able to be journeyed upon
seyahat et
voyage
seyahat et
{f} travel

I had a chance to travel abroad. - Yurt dışında seyahat etme fırsatım oldu.

It is considered impossible to travel back to the past. - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

seyahat et
{f} traveling

He's accustomed to traveling. - O, seyahat etmeye alışkındır.

She likes traveling best of all. - O en çok seyahat etmekten hoşlanır.

seyahat et
{f} traveled

He traveled through the Tohoku district this summer. - O, bu yaz Tohoku bölgesinde seyahat etti.

My father traveled all over the world by air. - Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.

seyahat et
{f} travelled

They travelled all throughout Europe with me! - Onlar benimle Avrupa çapında seyahat etti!

Have you ever travelled alone? - Hiç yalnız seyahat ettin mi?

seyahat et
{f} journey
seyahat et
{f} wayfare
seyahat et
{f} travelling

My father is used to travelling. - Babam seyahat etmeye alışkın.

I really like travelling. - Seyahat etmeyi gerçekten severim.

seyahat et
{f} wayfaring
seyahat et
commute

I have to commute all the way from a distant suburb. - Ben uzak bir banliyöden bütün yolu seyahat etmek zorundayım.

seyahat et
peregrinate
seyahat edilebilir
المفضلات