sevilenler

listen to the pronunciation of sevilenler
التركية - الإنجليزية
Popular Games
sev
{f} love

I don't love you anymore. - Artık seni sevmiyorum.

I have a friend who loves me. - Beni seven bir arkadaşım var.

sevilen
{s} darling
sevilen
{s} beloved

Nothing is as beloved as what one does in vain. - Hiçbir şey birinin boşa yaptığı kadar sevilen değildir.

Life without beloved person has no sense. - Sevilen kişi olmadan hayatın hiç anlamı yoktur.

sev
{f} loved

If you want to be loved, love! - Eğer sevilmek istiyorsan, sev!

All our teachers were young and loved teaching. - Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.

sevilen
loveable
sevilen
habib
sevilen
embraceable
sevilen
adored
sev
{f} loving

It is pleasant to watch a loving old couple. - Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

Children need loving. - Çocukların sevilmeye ihtiyacı vardır.

sevilen
loved

I can't imagine losing a loved one on Christmas Day. - Noel gününde sevilen birini kaybetmeyi düşünemiyorum.

He's a singer that's loved by everyone. - O herkes tarafından sevilen bir şarkıcıdır.

sev
relish
sevilen
popular

Handball is a very popular sport in Denmark. - Hentbol Danimarka'da çok sevilen bir spordur.

No other singer in Japan is as popular as she. - Japonya'da onun kadar sevilen başka hiçbir şarkıcı yok.

sevilen
lovable

I was not a lovable child. - Sevilen bir çocuk değildim.

sevilen
liked
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) mahbûbât
sevilenler
المفضلات