Absence makes the heart grow fonder.
- Ayrılık kalbi sevgiyle doldurur.
Tom smiled at Mary affectionately.
- Tom sevgiyle Mary'ye gülümsedi.
It's simple, but made with love.
- Bu basit ama sevgiyle yapılmış.
The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
- Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
Maternal love is the greatest thing.
- Anne sevgisi en muhteşem şeydir.
Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie, Joseph'le tokalaştı ve sevgi ile onu selamladı.
He sent me an affectionate letter.
- Bana sevgi dolu bir mektup gönderdi.
I feel a strong attachment to this house.
- Bu eve güçlü bir sevgi bağı hissediyorum.
You often find that sympathy turns into love.
- Sempatinin sevgiye dönüştüğüne sık sık rastlarsınız.
In Russian, the words for caress, endearment and least weasel are homonymous and possibly related etymologically.
- Rusçada okşamak, sevgi ile bayağı gelincik sözcükleri eşsesli ve muhtemelen etimolojik olarak ilişkilidirler.
The world needs more affections.
- Dünyanın daha fazla sevgiye ihtiyacı var.
Kisses, hugs, affections... it was all fake.
- Öpücükler, sarılmalar, sevgiler ... hepsi sahteydi.