Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
- I removed her number after severing our friendship.
Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- Several boys had to leave school early yesterday.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi.
- Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head.
Onu yazmak birkaç saatimi aldı.
- It took me several hours to write it.
Bu yıl şiddetli bir kış var.
- We have a severe winter this year.
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
- Tom has a severe headache.
Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.
- His running away from home is due to his father's severity.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Sert hava insanları korkutur.
- Severe weather frightens people.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
1888'deki Büyük Kar Fırtınası, Birleşik Devletler tarihinin en ağır kar fırtınalarından biriydi.
- The Great Blizzard of 1888 was one of the most severe blizzards in the history of the United States.
Rakibini sert bir biçimde eleştirdi.
- He criticized his rival severely.
Onlar Almanya'yı sert bir biçimde cezalandıracak bir antlaşma talep ettiler.
- They demanded a treaty that would punish Germany severely.
Kelimenin değişik anlamları vardır.
- The word has several meanings.
O, ciddiyet tarafında yayıldı.
- He erred on the side of severity.
Firmamız farklı kültürel etkinlikleri destekler.
- Our company supports several cultural events.
Senin ve onun arasında birkaç önemli farklılık var.
- There are several important differences between you and him.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Fırtına ürünlere ciddi bir şekilde zarar verdi.
- The storm severely damaged the crops.
Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
- Dan was severely beaten by prison guards.
Bir takım hataların birleşimi kazaya neden oldu.
- A combination of several mistakes led to the accident.
Son fırtınada bir takım evler hasar gördü.
- Several houses were damaged in the last storm.
Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
- Mary has received several prizes for her poetry.
Depremi çok sayıda hafif şoklar izledi.
- Several slight shocks followed the earthquake.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
- Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
Yakında yağmur yağmazsa, ciddi kuraklık problemleri olabilir.
- Unless it rains in Ethiopia soon, there could be severe drought problems.
Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı.
- The explorers began to suffer from a severe lack of food.
Birkaç gündür kendinde değildi.
- He was unconscious for several days.
John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.
- John helped himself to several pieces of pie without asking.
Çeşitli vesilelerle onunla karşılaştım.
- I've met him on several occasions.
Ben çeşitli vesilelerle Chuck's Diner'da yemek yedim.
- I have eaten at Chuck's Diner on several occasions.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
Yer fıstığına şiddetle alerjim var.
- I'm severely allergic to peanuts.
O öğretmen tarafından şiddetle azarlandım.
- I got scolded severely by that teacher.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Tom ciddi olarak dövüldü.
- Tom was severely beaten.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Kelimeyi onun için birkaç kez tekrar ettim.
- I repeated the word several times for her.
Jim Anne'e birkaç kez çıkma teklif etti.
- Jim has asked Anne out several times.
Tom ağır cezalandırılmalı.
- Tom must be severely punished.
Tom, polis tarafından ağır biçimde dövüldü.
- Tom was severely beaten by the police.
Several people were present when the event took place.
The severity of the offence merits a long prison sentence.
I am fond of reading.
- Ben okumayı çok severim.
Both my father and my brother are fond of gambling.
- Hem babam hem de erkek kardeşim kumarı çok severler.
I used to be a cat lover.
- Ben bir kedi severdim.
I have been a lover of sports since I was young.
- Gençliğimden beri bir spor sever oldum.