Tom sorunun değişmez olduğunu düşündü.
- Tom considered the problem settled.
Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
- Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
Bu sıkıcı hayata razı olamam.
- I can't settle for this boring life.
Haşhaş tohumlu çörekler onun gözdesidir, ama onun yaban mersinine razı olmak zorunda olduğu günler vardır.
- Poppy seed muffins are her favorites, but there are days when she must settle for blueberry.
O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
Onlar Kanada'ya yerleştiler.
- They settled in Canada.
He couldn't afford the expensive headphones, so he decided to settle for the lower quality set.
... We've sort of settled for being well. ...