Yerleşmek için bir puanımız var.
- We have a score to settle.
O, Arkhangelsk'te onunla yerleşmek istiyordu.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
Bunu çözmek için tek yol var.
- There's only one way to settle this.
Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
- The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Tom is ready to settle down and start a family.
Hintliler yerleşimcilere yemek verdi.
- The Indians gave the settlers food.
And from the bottom upon the ground, even to the lower settle, shall be two cubits, and the breadth one cubit. --Ezek. xliii.