Haftada bir ya da iki porsiyon balık yemenin kalp hastalığına yakalanma olasılığınızı azaltacağını duydum.
- I've heard that eating one or two servings of fish a week will reduce your chances of getting heart disease.
İkinci bir porsiyon ister misiniz?
- Would you like a second serving?
Başka servis ister misiniz?
- Would you like another serving?
Size tekrar hizmet etmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- We are looking forward to serving you again.
Son yıllarda, bir asker olarak hizmet etmenin itibarı sürekli düşürüldü.
- In the recent years, the reputation of serving as a soldier has steadily been lowered.
Bize lokantada hizmet eden garson bitkin ve stresli idi.
- The waitress serving us at the diner was exhausted and stressed.
Bazen köle gibi erkeğimize hizmet etmek zorundayız.
- Sometimes we have to serve our husbands like slaves.
Bir hükümet ideolojiler mi sunmak zorunda? Daha doğrusu insanların çıkarlarına mı hizmet etmek zorunda?
- Does a government have to serve ideologies, or rather, the interests of the people?
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
Yemek tarifi altı kişiye hizmet vermektedir.
- The recipe serves six people.
Kahvaltı sabah 07:00-11:00 arası servis edilir.
- Breakfast is served from 7:30 a.m. to 11:00 a.m.
Kahvaltı ne zaman ve nerede servis edilmektedir?
- When and where is breakfast served?
Bu onun ne kadar dürüst olduğunu göstermek için hizmet vermektedir.
- This serves to show how honest she is.
Yemek tarifi altı kişiye hizmet vermektedir.
- The recipe serves six people.
Tom yirmi kişiye servis etmek için yeterli çorba yaptı.
- Tom made enough soup to serve twenty people.
Bu Hint restoranı sadece vejetaryen yemekleri servis etmektedir.
- This Indian restaurant only serves vegetarian food.
Her zaman başkalarına hizmet etmeye çalışmalıyız.
- We must always try to serve others.
O, efendisine iyi hizmet etti.
- He served his master well.
Kulüp saymanı olarak çalışmaktadır.
- She serves as the club treasurer.
O, efendisine iyi hizmet etti.
- He served his master well.
Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.
- This hotel does not serve lunch.
serving girl.
The tennis match began with her serving.
To serve customers in a shop.
On the morning of February 28, 1993, ATF agents gathered at a staging area near Waco and prepared to serve a search warrant on the Branch Davidians' residence.
A sofa serves one for a seat and a couch.
Whose serve is it?.
A stallion serves a mare.
to serve a summons.
He served me very ill.
to serve one's turn.
to serve one's country.
to serve the guns.
In women's tennis the need to serve more effectively has become greater in recent years because the game is being played more aggressively, and rallies are becoming shorter as a result.
... Repo men can't take away your car without serving you a notice and giving you the opportunity ...
... were serving ...