My father left me a large fortune.
- Babam bana büyük bir servet bıraktı.
He has made a fortune through hard work.
- O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
I dream of a society whose wealth is distributed fairly.
- Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.
For all his wealth, he was still unhappy.
- Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
Edward inherited his uncle's property.
- Edward amcasının servetini miras olarak aldı.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
This ball is that boy's treasure.
- Bu top o çocuğun servetidir.
How to distribute abundance is a great problem.
- Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
Mary went on a shopping spree after coming into some money.
- Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
The total net worth of the world's richest people rose by 18% in 2016 to $7.67 trillion.
- Dünyanın en zengin insanlarının toplam net serveti 2016 yılında % 18 artarak 7.67 trilyon dolara yükseldi.
Layla's net worth is estimated at ten million dollars.
- Leyla'nın net serveti on milyon dolardır.
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
He lost all his riches.
- Bütün servetini kaybetti.
Despite his riches, he's not contented.
- Servetine rağmen, memnun değil.
The three richest people in the world control more wealth than the poorest 48 nations.
- Dünyadaki en zengin üç kişi, 48 en fakir ulustan daha çok serveti kontrol ediyor.
Despite his riches, he's not contented.
- Servetine rağmen, memnun değil.