serious danger

listen to the pronunciation of serious danger
الإنجليزية - التركية
ciddi tehlike
distress
{f} üzmek
distress
sıkıntı

Tom sıkıntılı görünüyor. - Tom seems distressed.

Açlık insanlar arasında büyük sıkıntıya neden oldu. - Famine caused great distress among the people.

distress
{i} dert
distress
{i} acı

Bu acıklı bir hikaye. - That is a distressing story.

distress
zor bir durum
distress
{i} üzüntü
distress
bun
distress
(Tıp) detres
distress
endişe
distress
tehlike

Gemi bir tehlike sinyali gönderdi. - The ship flashed a distress signal.

Biz o gemiden bir tehlike sinyali aldık. - We've got a distress signal from that ship.

distress
acı çektirmek
distress
ıstırap
distress
ıstırap vermek
distress
ızdırap
distress
borca karşılık bir kim senin eşyasına el koymak
distress
keder
distress
{f} haczetmek
distress
ızdırap,v.sıkıntı ver: n.sıkıntı
distress
{i} tehlikeli bir durum, zor bir durum
الإنجليزية - الإنجليزية
distress
serious danger

    الواصلة

    se·ri·ous dan·ger

    التركية النطق

    sîriıs deyncır

    النطق

    /ˈsərēəs ˈdānʤər/ /ˈsɪriːəs ˈdeɪnʤɜr/
المفضلات