serbestlik

listen to the pronunciation of serbestlik
التركية - الإنجليزية
(Ticaret) liberality
freeness
(Kanun,Ticaret) liberty
unrestraint
looseness
freedom, lack of restriction
exemption
slack
permissiveness
freedom, latitude
unconstraint
unconstrainedness, lack of constraint, easy manner
independence
latitude
abandon
loose
leisure
leisureliness
serbest
free

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives. - Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

serbestlik derecesi
degrees of freedom
serbestlik derecesi
(Çevre) degrees freedom
serbestlik getirmek
liberalize
serbestlik getirmek
grant freedom to
serbestlik taraftarı
(Ticaret) liberalise
serbest
loose

The girl let the bird loose. - Kız kuşu serbest bıraktı.

He has led a loose life. - O, serbest bir hayat yaşadı.

serbest
leisure
serbest
{s} independent
serbest
freewheeling
serbest
permissive
serbest
freer
serbest
at large

The prisoner who escaped two days ago is still at large. - İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.

Five prisoners were recaptured, but three others are still at large. - Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.

serbest
{s} unconfined
serbest
free standing
serbest
(Bilgisayar) freehand
serbest
(Denizbilim) free energy
serbest
idled
serbest
(Kanun) abeyant
serbest
unchained
serbest
leger
serbest
(Gıda) natural convection
serbest
frank
serbest
go-as-you-please
serbest
clear

He was cleared of all charges and released yesterday. - Dün tüm suçlamalardan aklandı ve serbest bırakıldı.

serbest
go
serbest
free and easy
serbest
rolling stone
serbest
welcome

You're welcome to come with me to Boston. - Benimle Boston'a gelmekte serbestsin.

serbest
unconstrained
serbest
spare
serbest
footloose
serbest
at leisure
serbest
fancy-free
serbest
degage
serbest
leisured
serbest
unretained
serbest
free to
serbest
frees
serbest
at liberty

The prisoner was set at liberty. - Mahkûm serbest bırakıldı.

The prisoner was set at liberty yesterday. - Tutuklu dün serbest bırakıldı.

serbest
freelancers
aşırı serbestlik
licence [Brit.]
aşırı serbestlik
license
serbest
unattached
serbest
easy
serbest
(woman) who behaves in too free-and-easy a way around men
serbest
liberal

It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges. - Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak.

serbest
unbound
serbest
freehearted
serbest
free; liberated
serbest
open

He opened the cage and set the birds free. - Kafesi açtı ve kuşları serbest bıraktı.

The magic lamp broke open and the genie was released. - Sihirli lamba kırılıp açıldı ve cin serbest kaldı.

serbest
disengaged
serbest
unconstrained, at ease
serbest
open, unobstructed
serbest
unconfined, free to roam
serbest
quit
serbest
unchecked
serbest
go as you please
serbest
exempt
serbest
free, unrestricted
serbest
freely, without hindrance
serbest
fetterless
serbest
latitudinarian
serbest
cavalier
serbest
unshackled
serbest
freestyle
serbest
{s} unhampered
serbest
{s} unfettered
serbest
broad
serbest
{s} untrammelled
serbest
liberated
serbest
{s} unrestricted
serbest
large

The prisoner who escaped two days ago is still at large. - İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.

Five prisoners were recaptured, but three others are still at large. - Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.

serbest
rakish
serbest
{s} unrestrained
serbest
{s} unengaged
serbest
{s} unencumbered
serbest
(Fiili Deyim ) off duty
serbest
in the clear
serbest
on the loose
serbest
{s} untrammeled
التركية - التركية
Serbest olma durumu
Serbest olma durumu: "Ben, artık bütün hareket serbestliğimi kaybedip kendimi bürokrasi denilen mengenenin paslı silindirine kaptırmıştım."- Y. K. Karaosmanoğlu
liberalizm
SERBEST
(Osmanlı Dönemi) Sıkılmayan
SERBEST
(Osmanlı Dönemi) f. Kayıtsız. Başıboş. İstediği gibi hareket edebilen
SERBEST
(Osmanlı Dönemi) Engelsiz
serbest
Hiçbir şarta bağlı olmayan, istediği gibi davranabilen, erkin
serbest
Ağırbaşlı olmayan, hoppa (kadın)
serbest
Zamanını istediği gibi kullanabilen, yapacak bir işi olmayan
serbest
Ağırbaşlı olmayan, hoppa
serbest
Rahat, özgür, bağımsız bir biçimde
serbest
Rahat, özgür, bağımsız bir biçimde: "Ötekilere de pek serbest davranır isem de, onlar benden utanırlar."- M. Ş. Esendal
serbest
Tutuklu veya bağımlı olmayan, özgür, hür
serbest
Bazı kurallara bağlı olmayan
serbest
Kandaki taşıtıcı proteinlere bağlı olmayan T 3 hormonu
serbest
Hareketi herhangi bir biçimde engellenmeyen
serbest
Sıkılmadan, şaşırmadan konuşan ve davranan
serbestlik
المفضلات