He has made a fortune through hard work.
- O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.
I believe in censorship. I made a fortune out of it.
- Ben sansüre inanıyorum. Onun sayesinde bir servet yaptım.
I dream of a society whose wealth is distributed fairly.
- Servetin adil bir biçimde dağıldığı bir toplum hayal ediyorum.
Because of his wealth, he was able to become a member of that club.
- Serveti nedeniyle, o, o kulübün bir üyesi olabildi.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
The property was divided equally among the heirs.
- Servet mirasçılar arasında eşit olarak bölündü.
This ball is that boy's treasure.
- Bu top o çocuğun servetidir.
How to distribute abundance is a great problem.
- Serveti nasıl dağıtacağın büyük bir sorundur.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
Mary went on a shopping spree after coming into some money.
- Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
How much is Tom's estate worth?
- Tom'un servet değeri ne kadar?
What's in this box could be worth a fortune.
- Bu kutuda bir servete değebilen nedir?
I'm going to give all my possessions away.
- Bütün servetimi bağışlayacağım.
He lost all his possessions.
- O, bütün servetini kaybetti.
The three richest people in the world control more wealth than the poorest 48 nations.
- Dünyadaki en zengin üç kişi, 48 en fakir ulustan daha çok serveti kontrol ediyor.
Despite his riches, he's not contented.
- Servetine rağmen, memnun değil.
The three richest people in the world control more wealth than the poorest 48 nations.
- Dünyadaki en zengin üç kişi, 48 en fakir ulustan daha çok serveti kontrol ediyor.
He lost all his riches.
- Bütün servetini kaybetti.