Güvenini kaybetme, Mike.
- Don't lose confidence, Mike.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
- Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
Tom kendine güvenmiyor.
- Tom lacks confidence.
Onun oldukça fazla kendine güveni var.
- He has a lot of confidence.
Onlar Tom'a güvenmemeli
- They should not have confidence in Tom.
O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.
- He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married.
Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?
- I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it?