The roughness of the road made me wonder if my car would fall apart.
They were drinking dry white wine.
- Onlar sek beyaz şarap içiyorlardı.
I like my brandy straight.
- Ben brendimi sek severim.
If I had eight hours to chop down a tree, I'd spend the first six hours sharpening the ax.
- Bir ağacı devirmek için sekiz saatim olsa, ilk altı saati baltayı bilemek için kullanırım.
I would like my breakfast in my room at eight o'clock sharp.
- Kahvaltımı saat tam sekizde odamda istiyorum.
The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
- Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.
That president's secretary is always prim.
- O başkanın sekreteri her zaman aşırı resmîdir.