Bu, uzun zamandır duyduğum en iyi haber.
- Das sind die besten Neuigkeiten, die ich seit langem gehört habe.
Güzel, gece çok uzun, değil mi?
- Well, the night is quite long, isn't it?
O çok geçmeden eve döner.
- It won't be long before he returns home.
Ben, o filmi uzun zaman önce izledim.
- I have seen that film long ago.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Tom uzun zamandır iyi bir ev yemeği yemediğini söyledi.
- Tom said he hadn't had a good home-cooked meal for a long time.
Uzun zamandır istediğim fotoğraf makinesi budur.
- This is the very camera I've wanted for a long time.
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?