He never returned from that expedition.
- O seferden asla geri dönmedi.
He left on an expedition to the North Pole.
- O, Kuzey Kutbu'na bir sefere çıktı.
The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship.
- Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.
The harbor is closed to navigation.
- Liman seferlere kapalıdır.
A magnet can pick up and hold many nails at a time.
- Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.
There's always a next time.
- Her zaman bir sonraki sefer vardır.
Unfortunately, I missed my flight, so I won't get to Boston in time for the meeting.
- Ne yazık ki, uçak seferimi kaçırdım, bu yüzden toplantı için zamanında Boston'a varmayacağım.
This is the last call for Flight 333 to Boston.
- Bu, Bostona giden Sefer 333 için son çağrı.
They run a ferry service across the river.
- Nehirde karşıdan karşıya feribot seferleri yaparlar.
This time, Layla's luck has run out.
- Bu sefer Leyla'nın şansı tükendi.