seferi

listen to the pronunciation of seferi
التركية - الإنجليزية
(Askeriye) field, pertaining to the field
pertaining to a journey or voyage
(Askeriye) wartime, pertaining to a time of war; expeditionary
(someone) who is exempt from the Ramazan fast or from performing the namaz because he is making a journey
expeditionary
sefer
expedition

He left on an expedition to the North Pole. - O, Kuzey Kutbu'na bir sefere çıktı.

He never returned from that expedition. - O seferden asla geri dönmedi.

sefer
{i} voyage

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

sefer
{i} campaign
seferi hal
If time
seferi kuvvetler
expeditionary force
sefer
journey
sefer
time; occasion: bu sefer this time. üç sefer three times
sefer
navigation

The harbor is closed to navigation. - Liman seferlere kapalıdır.

sefer
time

They failed both times. - Onlar her iki seferde de başarısız oldu.

Next time you come to see me, I will show you the book. - Bir dahaki sefere beni görmeye geldiğinde, sana kitabı göstereceğim

sefer
(Askeri) time of war-
sefer
excursion
sefer
state of war
sefer
(Politika, Siyaset) circuit
shuttle seferi
shuttle service
tecrübe seferi
(Ticaret) trial trip
sefer
sailing
akdeniz seferi
mediterranean expedition/cruising
sefer
(Kanun) flight

Unfortunately, I missed my flight, so I won't get to Boston in time for the meeting. - Ne yazık ki, uçak seferimi kaçırdım, bu yüzden toplantı için zamanında Boston'a varmayacağım.

Is flight 23 on time? - 23 nolu sefer vaktinde mi?

Deniz seferi birliği
(Askeri) Marine expeditionary unit
Deniz seferi birliği (meu) hizmet destek grubu
(Askeri) Marine expeditionary unit (MEU) service support group
Deniz seferi birliği (özel harekat yetenekli)
(Askeri) (SOC) Marine expeditionary unit (special operations capable)
Deniz seferi kuvveti
(Askeri) Marine expeditionary force
Deniz seferi kuvveti (MEF) meteoroloji destek timi; görev destek timi
(Askeri) Marine expeditionary force (MEF) weather support team; mission support team
Sefer
(isim) Voyage, journey
deneme seferi
sea trial
deniz seferi muharebesi; net patlayıcı ağırlık
(Askeri) naval expeditionary warfare; net explosive weight
geminin ilk seferi
maiden voyage
gidiş geliş seferi
shuttle
hava ve uzay seferi görev kuvveti
(Askeri) air and space expeditionary task force
havadan erken ihbar; hava seferi birliği
(Askeri) airborne early warning; air expeditionary wing
haçlı seferi
crusade
komple seferi sıhhi malzeme
(Askeri) major medical assemblage
sefer
journey; voyage
sefer
run

This time, Layla's luck has run out. - Bu sefer Leyla'nın şansı tükendi.

They run a ferry service across the river. - Nehirde karşıdan karşıya feribot seferleri yaparlar.

sefer
(Askeriye) campaign; military expedition; war
sefer
journey, voyage; expedition; campaign, state of war; time, occasion
sefer
ploy
sefer
headway
yurt dışı seferi kuvveti
(Askeri) expeditionary force
yurt dışı seferi kıtaları
(Askeri) expeditionary troops
İleri deniz seferi kuvveti
(Askeri) (FWD) Marine expeditionary force (forward)
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف seferi في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Sefer
Sefer ha bahir Sefer ha zohar Sefer Torah
التركية - التركية
Yolculukla ilgili olan
Savaşla ilgili olan
Yolcu olduğundan, oruç tutmak ve namaz kılmak zorunda olmayan kimse
SEFERÎ
(Osmanlı Dönemi) Namazı kısaltmak veya oruç tutmak gibi sefere ait bir hâlde bulunmak. Fık: Ortalama 90 km. lik bir mesafeyi veya daha fazlasını giden seferi (müsafir) sayılır. Zıddı mukimdir. (Bak: Mukim
SEFERÎ
(Osmanlı Dönemi) Seferde olma hali. Harbe ait, muharebe ile alâkalı
seferi durum
Yolculuk dolayısıyla namaz ve oruz ibadetinden izinli olma
seferi durum
Savaş ortamı
seferi hal
bakınız: seferî durum
SEFER
(Osmanlı Dönemi) Yolculuk
SEFER
(Osmanlı Dönemi) Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek. Bak: Mukim
SEFER
(Osmanlı Dönemi) Def'a, kerre
SEFER
(Osmanlı Dönemi) Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali
Sefer
(Osmanlı Dönemi) SEYH
Sefer
(Osmanlı Dönemi) POSTA
ring seferi
Bir toplu taşıma aracının ilk ve son durağı aynı nokta olan seferi
sefer
Kez, yol, defa
sefer
Genellikle yurt dışına yapılan askerî harekât, savaşa gitme, savaş
sefer
Kez, yol, defa: "Bu sefer ben söylüyorum, tekrar ediyorum."- R. H. Karay
sefer
Yolculuk: "Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Nice seneler geçti dönen yok seferinden."- Y. K. Beyatlı
sefer
bakınız: safer
seferi
المفضلات