sefer

listen to the pronunciation of sefer
التركية - الإنجليزية
voyage

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

campaign
expedition

He was the leader of the great expedition. - Büyük seferin lideriydi.

He left on an expedition to the North Pole. - O, Kuzey Kutbu'na bir sefere çıktı.

journey
time; occasion: bu sefer this time. üç sefer three times
navigation

The harbor is closed to navigation. - Liman seferlere kapalıdır.

time

They failed both times. - Onlar her iki seferde de başarısız oldu.

A magnet can pick up and hold many nails at a time. - Bir mıknatıs bir seferde çok sayıda çiviyi toplayabilir ve tutabilir.

(Askeri) time of war-
excursion
state of war
(Politika, Siyaset) circuit
(Kanun) flight

They were pioneers of space flight. - Uzay seferlerinin öncüleriydiler.

It looks like your luggage is on the next flight. - Bagajınız bir sonraki seferde gibi görünüyor.

(isim) Voyage, journey
journey; voyage
run

They run a ferry service across the river. - Nehirde karşıdan karşıya feribot seferleri yaparlar.

This time, Layla's luck has run out. - Bu sefer Leyla'nın şansı tükendi.

(Askeriye) campaign; military expedition; war
journey, voyage; expedition; campaign, state of war; time, occasion
ploy
headway
sailing
sefer brövesi
(Askeri) campaign badge
sefer halinde
under way
sefer halınde
en route
sefer madalyası
(Askeri) campaign medal
sefer planı
(Askeri) campaign plan
sefer rozeti
(Askeri) campaign clasp
sefer sahası
(Sigorta) trading
sefer sayısı
(Havacılık) flight number
sefer tası
(Askeri) mess kit
sefer yapmak
(Askeri) cruise
sefer alanı
(Askeri) sailing area
sefer başına
(Sigorta) any one voyage
sefer bileti
(Askeri) sailing ticket
sefer birlikleri
(Askeri) chalk troops
sefer donanımı
(Askeri) field equipment
sefer faaliyet planı
(Askeri) navigation activity plan
sefer geçişi
(Askeri) navigation pass
sefer kanalı
(Askeri) navigation lock
sefer klozu
(Askeri) voyage -clause
sefer komutanı
(Askeri) chalk commander
sefer kontrol
navigator control
sefer konuş tabloları
(Askeri) force tabs
sefer konuşu hava alanı
(Askeri) redeployment airfield
sefer kuvvesi
(Askeri) war strength
sefer mevcudu
(Askeri) war strength
sefer numarası
(Askeri) chalk number
sefer suları
(Askeri) navigation waters
sefer sözleşmesi
(Askeri) voyage charter
sefer teminatı
(Sigorta) trading warranties
sefer yedeği stok
(Askeri) mobilisation reserve stock
sefer yedeği stok
(Askeri) mobilization reserve stock
sefer yönü
(Askeri) sailing direction
sefer şeridi
(Askeri) campaign streamer
sefer  köprüsü
(Askeri) navigation bridge
sefer  ışığı
(Askeri) navigation light
seyr ü sefer
ü Seyr time
bir sefer
one time

The clinic allowed only two visitors per patient at any one time. - Klinik, bir seferde hasta başına iki ziyaretçiye izin verdi.

How many books can I take out at one time? - Ben dışarıya bir seferde kaç tane kitap alabilirim?

besleyici sefer
(Askeri) feeder service
bu sefer
in this instance
direkt sefer
(Askeri) direct service
düzenli sefer
(Turizm) regular service
be sefer
This time
seferler
flights
Deniz sefer tugayı
(Askeri) Marine expeditionary brigade
Yurt Dışı Sefer Sıhhi Desteği
(Askeri) Expeditionary Medical Support
askeri sefer
(Askeri) military expedition
bir dahaki sefer
next time

Next time you'll pay for it! - Bir dahaki sefere bunun bedelini ödersin!

We'll meet next time at ten o'clock, June the first, next year. - Bir dahaki sefere saat onda, 1 Haziran'da, gelecek sene buluşacağız.

bu sefer
this once

I'll make an exception just this once. - Bu seferlik bir istisna yapacağım.

Just this once, I'll make an exception. - Sadece bu seferlik bir istisna yapacağım.

bu sefer
for once

You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right. - Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.

eğri gemi doğru sefer
(Konuşma Dili) The equipment may leave a lot to be desired but I'll get the job done
geçen sefer
last time
hava-uzay sefer grubu
(Askeri) aerospace expeditionary group
hava-uzay sefer kuvveti
(Askeri) aerospace expeditionary force
karşılıklı sefer
shuttle service
karşılıklı sefer
shuttle
taslak sefer planı
(Askeri) outline campaign plan
vapur sefer kazası
(Askeri) shipping accident
الإنجليزية - الإنجليزية
Sefer ha bahir Sefer ha zohar Sefer Torah
Sefer Torah
(Hebrew; "Book of the Law") In Judaism, the Pentateuch (see Torah), when written in Hebrew by a qualified calligrapher on vellum or parchment and enshrined in the Ark of the Law in a synagogue. It is used for public readings during services on the Sabbath, Mondays, Thursdays, and religious festivals. Sephardic Jews often enclose it in a wooden or metal case; Ashkenazi Jews cover it with an ornate mantle of cloth decorated with ritual ornaments. Its scrolls are handled according to prescribed ritual that reflects the esteem in which the scrolls are held
Sefer ha-bahir
(Hebrew; "Book of Brightness") Hebrew commentary on the Old Testament that had a major influence on the development of the Kabbala. It also influenced the symbology of Judaism in general by calling attention to the mystical significance of the shapes and sounds of the Hebrew alphabet. The Bahir first appeared in France in the 12th century, though Kabbalists consider it much older. It introduced the concept of the transmigration of souls and the notion of a cosmic or spiritual tree that symbolizes the flow of divine creative power. Though Kabbalists view it as authoritative, mainstream Judaism rejects it as heretical
Sefer ha-zohar
(Hebrew; "Book of Splendour") Classical text central to Kabbala that has influenced all mystical movements within Judaism. Many Kabbalists invest it with a sanctity normally accorded only to the Torah and the Talmud. Written mostly in Aramaic, it is believed to be mainly the work of Moses de León. The main part of the Zohar provides a mystical and symbolic interpretation of biblical texts, especially the Torah, the book of Ruth, and the Song of Solomon. Other sections deal with the mystery of creation, the problem of evil, and the cosmic significance of prayer and good deeds
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Yolculuk
(Osmanlı Dönemi) Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek. Bak: Mukim
(Osmanlı Dönemi) Def'a, kerre
(Osmanlı Dönemi) Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali
Kez, yol, defa
Genellikle yurt dışına yapılan askerî harekât, savaşa gitme, savaş
Kez, yol, defa: "Bu sefer ben söylüyorum, tekrar ediyorum."- R. H. Karay
Yolculuk: "Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Nice seneler geçti dönen yok seferinden."- Y. K. Beyatlı
bakınız: safer
(Osmanlı Dönemi) SEYH
(Osmanlı Dönemi) POSTA
sefer tası
Yemek taşımakta kullanılan ve birbiri üzerine konulup bir sapa geçirilen kaplar veya bunlardan her biri
SEYR Ü SEFER
(Osmanlı Dönemi) Gidiş geliş. Trafik
seyr ü sefer
(Osmanlı Dönemi) gidiş-geliş. Dolaştırma
HAZAR VE SEFER
(Osmanlı Dönemi) Evde mukim olma ve yolculuk
HAZAR VE SEFER
(Osmanlı Dönemi) Barış ve muharebe zamanı
bu sefer
Bu defa, bu kez
sefer
المفضلات