see laugh, v

listen to the pronunciation of see laugh, v
الإنجليزية - التركية

تعريف see laugh, v في الإنجليزية التركية القاموس.

laugh
{i} gülme

Ben gülme arzumu bastıramadım. - I could not subdue the desire to laugh.

Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım. - I could not help laughing when I saw him.

laugh
{i} kahkaha

Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı. - The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.

Tom Mary'yi jig dansı yaparken gördüğünde kahkahalara boğuldu. - Tom burst out laughing when he saw Mary dancing a jig.

laugh
{i} saçma
laugh
hande
laugh
gülerek geçiştirmek
laugh
laugh at gülmek
laugh
laugh down gülerek susturmak
laugh
(Tıp) h. gülme, gülüş
laugh
gülüş

Tom küçümseyici bir gülüşle cevap verdi. - Tom answered with a contemptuous laugh.

Bir gülüş çok güçlü bir şey olabilir. - A laugh can be a very powerful thing.

laugh
(kahkahayla) gülmek
laugh
{f} kahkahayla gül

Elimde olmadan kahkahayla güldüm. - I couldn't help laughing out.

Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur. - Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.

laugh
{f} gülmek

Kahkahayla gülmek elimde değildi. - I couldn't help laughing out.

Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım. - I could not help laughing when I saw him.

laugh
{f} gülerek neden olmak
laugh
gülerek ifade etmek
laugh
laugh line göz kenarındaki buruşuklu
laugh
{f} gül

Ağlasam mı yoksa gülsem mi bilmiyorum. - I don't know whether to cry or to laugh.

Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler. - Speak of the next year, and the devil will laugh.

laugh
{f} sevinmek
laugh
{i} komik

Onun hikayesi o kadar komikti ki gülmemek elimde değildi. - His story was so funny that everyone could not help laughing.

Tom o kadar komik görünüyordu ki gülmekten kendimi alamadım. - Tom looked so funny that I couldn't help laughing.

laugh
laugh away gülüşle meseleyi kapatmak
الإنجليزية - الإنجليزية
laugh
laughter
see laugh, v
المفضلات