تعريف see 2d inch, n في الإنجليزية التركية القاموس.
- prime
- önemli; başlıca: This has become a prime concern. Önemli bir mesele oldu bu. That's the prime reason why she's come. Onun gelmesinin
- prime
- ticareti hızlandırmak iç
- prime
- {s} 1. önemli; başlıca: This has become a prime concern. Önemli bir mesele oldu bu. That's the prime reason why she's come. Onun gelmesinin
- prime
- {f} (topa/tüfeğe) ağızotu koymak
- prime
- (Tıp) İlk, birinci, primus
- prime
- {i} en güzel zaman
Tom şu an en güzel zamanında.
- Tom is now in his prime.
O, en güzel zamanında öldürüldü.
- He was cut down in his prime.
- prime
- (sayı) asal
- prime
- ilk
Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.
- Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India.
Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.
- You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.
- prime
- başlıca
- prime
- en iyi
- prime
- (isim) en güzel zaman, gençlik, hayatın baharı, olgunluk çağı, mükemmel şey, asal sayı, başlangıç, ilk dönem, ana nota, savunma duruşu
- prime
- {i} ilk dönem
- prime
- {f} astar sürmek
- prime
- {s} birincil
- prime
- {i} asal sayı
2539 bir asal sayıdır.
- 2539 is a prime number.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- prime
- (sıfat) baş, ilk, birincil, en önemli, başlıca, asal
- prime
- {i} ana nota
- prime
- {f} tulumbaya su koymak
- prime
- {s} en önemli
Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
- The coral reef is the region's prime attraction.
- prime
- {i} mükemmel şey