sebepli

listen to the pronunciation of sebepli
التركية - الإنجليزية
having a cause/reason
sebep
reason

They lack an ideal, a reason to get up in the morning. - Onların bir ideali sabahları kalkmak için bir sebepleri yok.

I'm never angry without reason. - Sebep olmadan asla kızgın olmam.

sebep
cause

The accident was caused chiefly by the unpredictable weather. - Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.

Cause and effect react upon each other. - Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.

sebepli sebepsiz
sebepli unreasonably
sebepli sebepsiz
without any reason
sebepli sebepsiz
for no evident reason
sebep
{i} why

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir sebep yok.

Is there any reason why I must obey him? - Ona boyun eğmem için herhangi bir sebep var mı?

sebep
{i} ground

The people's fears aren't groundless. - Halkın korkuları sebepsiz değildir.

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

sebep
cause, reason
sebep
motive

Detectives considered different motives for the murder. - Dedektifler cinayet için farklı sebepler düşündüler.

sebep
{i} subject
sebep
caus

Cause and effect react upon each other. - Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.

It is a complete mystery what caused the accident. - Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.

sebep
(deyim) give cause for
sebep
justification
sebep
{i} occasion
sebep
score
sebep
matter

No matter where you look you can see damage caused by the earthquake. - Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.

sebep
(Hukuk) factor
sebep
give reason
sebep
causation
sebep
consideration
sebep
means, medium
sebep
cause, reason neden
sebep
inducement
sebep
pretext, excuse
sebep
account

Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths. - CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.

sebep
grounds
التركية - التركية
Sebebi olan
sebepli sebepsiz
Hiçbir dayanağı yokken, sebebi olsun veya olmasın
Sebep
(Osmanlı Dönemi) DAİ
Sebep
illet
Sebep
saik
Sebep
Sebep
mucip
Sebep
saika
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey: "Aynayı kırmamın hiçbir sebebi yoktur."- S. F. Abasıyanık
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey
sebepli
المفضلات