sebepler

listen to the pronunciation of sebepler
التركية - الإنجليزية
causes

We must make a close analysis of the causes of the accident. - Kazanın sebepleri hakkında yakın analiz yapmalıyız.

Like causes produce like results. - Benzer sebepler benzer sonuçlar üretirler.

etiology
sebep
reason

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir sebep yok.

There are a good many reasons why you shouldn't do it. - Onu yapmaman için çok sayıda sebepler var.

sebep
cause

It is a complete mystery what caused the accident. - Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.

It transpired that fire was caused by a careless smoker. - Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.

sebepler bilimi
etiology
sebep
{i} why

There is no reason why you shouldn't do such a thing. - Böyle bir şeyi yapmaman için hiçbir sebep yok.

There is no reason why he should resign. - Onun istifa etmesi için bir sebep yok.

sebep
{i} ground

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

The people's fears aren't groundless. - Halkın korkuları sebepsiz değildir.

sebep
cause, reason
sebep
motive

Detectives considered different motives for the murder. - Dedektifler cinayet için farklı sebepler düşündüler.

sebep
{i} subject
sebep
caus

It is a complete mystery what caused the accident. - Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.

It transpired that fire was caused by a careless smoker. - Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.

sebep
(deyim) give cause for
sebep
justification
sebep
{i} occasion
sebep
score
sebep
matter

No matter where you look you can see damage caused by the earthquake. - Nereye bakarsan bak depremin sebep olduğu hasarı görebilirsin.

sebep
(Hukuk) factor
mücbir sebepler dışında
except for force majeureexcept the compelling reasons/causes
sebep
give reason
cezayı ağırlatıcı sebepler
law aggravating circumstances
cezayı hafifletici sebepler
law extenuating circumstances
hafifletici sebepler
mitigable causes
mücbir sebepler
law force majeure, circumstances beyond one's control
sebep
causation
sebep
consideration
sebep
means, medium
sebep
cause, reason neden
sebep
inducement
sebep
pretext, excuse
sebep
account

Although CFIT accounted for just over a third of crashes in the past six years, it caused 53% of the deaths. - CFIT son altı yıldır çarpışmaların sadece üçte birinin üzerinde olduğunu açıklamasına rağmen ölümlerin %53'üne sebep oldu.

sebep
grounds
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) A'LAL
(Osmanlı Dönemi) VÜCUH
MUCİP SEBEPLER
(Hukuk) Gerektirici nedenler, gerekçe
Sebep
(Osmanlı Dönemi) DAİ
Sebep
illet
Sebep
saik
Sebep
Sebep
mucip
Sebep
saika
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey: "Aynayı kırmamın hiçbir sebebi yoktur."- S. F. Abasıyanık
sebep
Bir şeyin olmasına veya belli bir hâlde bulunmasına yol açan şey
sebepler
المفضلات