O çalmaktan suçludur.
- He is guilty of stealing.
Tom Mary'yi parasını çalmakla suçladı.
- Tom accused Mary of stealing his money.
Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.
- If I saw a boy steal something in the supermarket, I would report him to the manager.
Hırsızlık yaparken yakalandı.
- He was caught in the act of stealing.
Kurabiyeleri çalarken belirlendi.
- He was spotted stealing cookies.
Yoksulluk onu çalmaya zorladı.
- Poverty drove him to steal.
Bu gerçek bir kelepir.
- This is a real steal.