Sağır sultan bile duydu.
- Das pfeifen schon die Spatzen von den Dächern.
Biletini önceden aldın mı?
- Hast du schon deinen Fahrschein gekauft?
Gel bakalım, tavşancık! Yatağa girme vakti çoktan geldi.
- Komm, mein Häschen! Es ist schon Zeit, ins Bettchen zu hüpfen.
Bazıları çoktan fazlasıyla sarhoştular.
- Einige waren schon ziemlich blau.
O zaten varmış olmalı.
- He should have arrived already.
Zaten Çince yazabiliyorum.
- I can already write in Chinese.
Halihazırda daha iyi hissediyorum.
- I already feel much better.
O zamana kadar çoktan ayrılmış olacağım.
- By that time I'll have already left.
Ben istasyona vardığımda, tren çoktan hareket etmişti.
- The train had already started when I got to the station.
Önceden kitabı okudun?
- You've already read the book?
Bu hafta sonu için Tom'un önceden planları var.
- Tom already has plans for this weekend.
Zaten işte olman gerekmiyor mu?
- Shouldn't you be at work already?
Annesi işten eve zaten dönmüştü ve hazırlanmış akşam yemeğini yedi.
- His mother was already home from work and had supper prepared.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Tom'un Mary'nin daha önce evli olduğunu bildiğinden şüpheliyim.
- I doubt that Tom knew that Mary was already married.
Önceden biletinizi aldınız mı?
- Have you already bought your ticket?
Sanırım önceden bir bilet aldın.
- I suppose you've already bought a ticket.
O iki yaşında, ama şimdiden 100'e kadar sayabiliyor.
- She is two years old, but she can already count to 100.
Kısa eteklerin modası şimdiden bitti.
- Short skirts have already gone out of fashion.
Tom neden onu halen yapmadı?
- Why hasn't Tom already done that?
Kuzenim halen dört yaşında.
- My cousin is already four years old.
The day before yesterday you impressed everyone, but I already knew you.
- Vorgestern hast du alle beeindruckt, aber ich kannte dich schon.
It's already eleven. It's high time you were in bed.
- Es ist schon elf Uhr. Du solltest längst im Bett sein.