Çok hızlı sürüyorsun.
- Du fährst zu schnell.
Hızlı hareket etmeliyiz.
- Wir müssen schnell handeln.
Hızlıca tepki vermeliyiz.
- Wir müssen schneller reagieren.
Öncesinde sahip olduğum dil bilgisi yetersizdi. Esperanto ile hızla daha iyi oldu.
- Früher verfügte ich über mangelhafte Sprachkenntnisse. Mit Esperanto wurde es schnell besser.
Çabuk davranmak zorundayız.
- Wir müssen schnell handeln.
Yazın et çabuk kötü olur, eti buzdolabında saklamalısın.
- Im Sommer wird Fleisch schnell schlecht; du musst es im Kühlschrank aufbewahren.
Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.
- Keep your eyes open, it's going to happen fast.
Fadil bir fast-food restoran açtı.
- Fadil opened a fast-food restaurant.
Bu ağaca sıkı dayanın.
- Hold fast to this tree.
Tüm gevşek düğümleri kontrol edin ve onları sıkı bağlayın.
- Check all the loose knots and fasten them tight.
Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
- He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
Koko, hızla öğrenmeye devam etti.
- Koko continued to learn fast.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
The kite soared upwards with the swiftness of a bird.
- Der Drachen flog schnell wie ein Vogel in die Luft.
There is no hawk, or eagle, or any other bird, swift as may be his flight, that can overtake me.
- Es gibt weder einen Falken noch einen Adler noch irgendeinen anderen Vogel, so schnell er sei, der mich einholen könnte.
I hope you have a speedy recovery.
- Ich hoffe, dass du dich schnell wieder erholst.