Kutuda bir şey yoktu.
- Es war nichts in der Schachtel.
Tom bir kutu elmayı ona gönderenin Mary olup olmadığını merak etti.
- Tom fragte sich, ob es Mary war, die ihm die Schachtel mit den Äpfeln geschickt hatte.
En yakın telefon kulübesi nerede?
- Where is the nearest telephone box?
Oradaki polis kulübesinde sorun.
- Ask at the police box over there.
Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin.
- You shouldn't spend the whole day in front of the box!
Yenilikçiler televizyonun dışında düşünüyorlar.
- Innovators think outside the box.
Kutular hediyedir. Onların içinde ne var?
- The boxes are gifts. What do they contain?
Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
- Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.