Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
- Scarcely had I reached home before the telephone rang.
Hastalık nedeniyle ödevimde erkek kardeşime yardım ettirmek zorunda kaldım.
- I had to have my brother help me with my homework due to illness.
Hastalık nedeniyle partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
- I can scarcely believe it.
Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
- I scarcely slept a wink.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- He's still in poor health after his illness.
Başkalarını arkalarından kötülememelisiniz.
- You ought not to speak ill of others behind their backs.
Hastalığından dolayı yatağına hapsedildi.
- He has been confined to his bed with illness.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Tom güçlükle nefes alabildi.
- Tom could scarcely breathe.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
- Tom scarcely recognized Mary.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
- I can scarcely believe it.
Neredeyse hiç nefes alamadım.
- I could scarcely breathe.
Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
- Scarcely had the market opened when the fire broke out.
Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Is it because this supposes an undifferentiated violence towards others and oneself that I could ill imagine in a woman?.
His clothes could scarcely be called shabby, at least they passed muster in the half-light, but one’s imagination could not have pictured the wearer embarking on the purchase of a half-crown box of chocolates or laying out ninepence on a carnation buttonhole.
One could scarcely find any trout in the stream without the stocking program.
Nature scarcely ever gives us the very best—for that we must have recourse to art.