At last, they began to count down cautiously.
- Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
When angry, count ten; when very angry, a hundred.
- Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
Tom's days are numbered.
- Tom'un günleri sayılı.
I think Tom's days are numbered.
- Sanırım Tom'un günleri sayılı.
I'm counting the number of people.
- Ben insanların sayısını sayıyorum.
I'm counting how many people there are.
- Orada kaç kişi olduğunu sayıyorum.
You know Americans are jealous of the British accent that they deem more prestigious.
- Amerikalıların daha prestijli saydıkları İngiliz aksanını kıskandıklarını bilirsiniz.
Please say your name slowly and clearly.
Above all, however, we would like to think that there is more to be decided, after the engines and after the humans have had their says.
He said he would be here tomorrow.
It’s said that fifteen wagon loads of ready-made clothes for the Virginia troops came to, and stay in, town to-night.
The sign says it’s 50 kilometres to Paris.
Say, what did you think about the movie?.
I've followed Selina down the strip, when we're shopping, say, and she strolls on ahead, wearing sawn-off jeans and a wash-withered T-shirt.
All in a kirtle of discolourd say / He clothed was .
Tom and Mary say they saw nothing.
- Tom and Mary say they didn't see anything.
Tom says he saw Mary.
- Tom says he saw Mary.
Böyle bir şey söylemek için aptal olmalı.
- She must be stupid to say such a thing.
Dün gece Bay A bugünkü toplantıya katılamayacağını söylemek için beni aradı.
- Last night, Mr. A called me up to say he couldn't attend today's meeting.
Onun ne demek istediğini anlayamadım.
- I couldn't make out what he wanted to say.
Keşke onun hakkında fikrini söylemese ve sadece onun ne demek istediğini söylese.
- I wish she wouldn't pussyfoot about it and just say what she means.
Hiçbir şey söylemezsen, bunu tekrarlamak için çağrılmayacaksın.
- If you don't say anything, you won't be called on to repeat it.
Ben onun hakkında size bildirmek istedim ama Tom bir şey söylemememi söyledi.
- I wanted to let you know about that, but Tom told me not to say anything.
Tom Mary'ninFransızca okumak zorunda olduğunu söylüyor.
- Tom says Mary has to study French.
Tom, raporu okumak için henüz zamanı olmadığını söylüyor.
- Tom says that he hasn't yet had time to read the report.
Bir şey söylemek ister misin?
- Do you want to say anything?
Bir şey söylemek ister misin, Tom?
- Would you like to say something, Tom?
Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
- I have to check and see what the contract says.
Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.
- I have nothing more to say about him.
Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek için bir şeyler söylerler.
- Some doctors say something to please their patients.
Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
- Please say it in English.
Maalesef, Fadil'in bu konuda son sözü yok.
- Unfortunately, Fadil doesn't have a final say on this.
Son sözümü söylemedim!
- I didn't say my last word!