You're giving me more credit than I deserve.
- Ben hak ettiğimden daha fazla saygınlık veriyorsun.
Tom bought a used car from a reputable dealership.
- Tom saygın bir bayiden kullanılmış bir araba satın aldı.
Tom is reputable, isn't he?
- Tom saygın, değil mi?
Don't worry so much! For quite an esteemed expert such as myself, it's peasy lemon squeezy!
- Bu kadar endişelenme! Benim gibi çok saygın bir uzman için bu iş çocuk oyuncağı!
I've been invited to speak in front of esteemed groups such as yourselves.
- Sizin gibi saygın grupların önünde konuşmak için davet edildim.
Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
Tom is a respectable businessman.
- Tom saygın bir işadamıdır.
That was a respectable performance, but it definitely wasn't sensational.
- Bu saygın bir performans oldu, ama kesinlikle heyecan verici değildi.