I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
Someone has ripped out the first three pages of this book.
- Biri bu kitabın ilk üç sayfasını yırtmış.
He turned over a new leaf in life.
- Hayatında beyaz bir sayfa açtı.
Tom promised Mary that he'd turn over a new leaf.
- Tom Mary'ye hayatında yeni bir sayfa açacağına söz verdi.
Take a sheet of paper and write!
- Bir sayfa kağıt alın ve yazın!
The sheets were soaked with sweat.
- Sayfalar terle doldu.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
Almost all implementations of virtual memory divide the virtual address space of an application program into pages; a page is a block of contiguous virtual memory addresses.
- Hemen hemen tüm sanal bellek uygulamaları bir uygulama programının sanal adres alanını sayfalara böler; bir sayfa bitişik sanal bellek adreslerinden oluşan bir bloktur.
That company just put up a web page.
- O şirket sadece bir web sayfası koydu.
This web page can't be displayed.
- Bu web sayfası görüntülenemiyor.