He advocated the reduction of taxes.
- Vergilerin azaltılmasını savundu.
He advocated reduction of taxes.
- O, vergilerin azaltılmasını savundu.
He defended himself tooth and nail.
- Var gücüyle kendisini savundu.
Johnson defended his policies.
- Johnson kendi politikalarını savundu.
He advocated the reduction of taxes.
- Vergilerin azaltılmasını savundu.
She advocated equal rights for women.
- Kadınlar için eşit hakları savundu.
No one is defending my country.
- Kimse ülkemi savunmuyor.
We are defending the same cause.
- Biz aynı nedeni savunuyoruz.
I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.
- Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.
The defenders checked the onslaught by the attackers.
- Savunucular saldırganlar tarafından yapılan saldırıyı kontrol etti.
I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.