savun

listen to the pronunciation of savun
الفنلندية - التركية
duman çıkarmak
hiddetlenmek
keskin kokulu gaz
الفنلندية - الإنجليزية
fume
التركية - الإنجليزية
{f} advocate

He advocates a revision of the rules. - Kuralların bir revizyonunu savunuyor.

He advocates reform in university education. - Üniversite eğitiminde reformu savunuyor.

{f} defending

Tom was defending himself. - Tom kendini savunuyordu.

We are defending the same cause. - Biz aynı nedeni savunuyoruz.

defend

I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it. - Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.

Paris did her best to defend her liberties. - Paris, özgürlüklerini savunmak için elinden geleni yaptı.

argue for
stick up for

I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting. - Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.