The wounded soldiers were left in the field.
- Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.
Fadil and Layla's married life was a battleground.
- Fadıl ve Leyla'nın evlilik yaşamı bir savaş alanıydı.
He would still be alive had he refused to go to the battlefield then.
- O zaman savaş alanına gitmeyi reddetseydi, hâlâ hayatta olurdu.
The battlefield was full of the dead and the dying.
- Savaş alanı ölülerle ve ölenlerle doluydu.
He cheated death many times on the battlefield.
- Savaş alanında defalarca kefeni yırttı.
The battlefield was full of the dead and the dying.
- Savaş alanı ölülerle ve ölenlerle doluydu.