sarsıntısız

listen to the pronunciation of sarsıntısız
التركية - الإنجليزية
calm, undisturbed (place, life)
(something) which moves without shaking or joggling; (vehicle) which doesn't jolt its passengers
smooth
sarsıntı
concussion

Tom has got a severe concussion. - Tom'un ciddi beyin sarsıntısı var.

The doctor told me I had a concussion. - Doktor bana beyin sarsıntısı geçirdiğimi söyledi.

sarsıntı
{i} Quake
sarsıntı
{i} shake

Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit. - Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.

sarsıntı
(Ticaret) shocks
sarsıntı
tremor

Tom, you were waking up at time of the earthquake? Yeah, was there an earthquake? Yes, it was a little after 1:30. It was a fairly large tremor Really? I slept through it just like normal. - Tom, deprem anında uyanıyor muydun? Evet, bir deprem mi vardı? Evet, saat 1.30'dan biraz sonra. Oldukça büyük bir sarsıntıydı. Gerçekten mi, normalde olduğu gibi uyudum.

Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit. - Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.

sarsıntı
joggle
sarsıntı
shock
sarsıntı
jar
sarsıntı
jounce
sarsıntı
psych. shock
sarsıntı
bump
sarsıntı
shake, jolt; concussion; shock
sarsıntı
shake, jolt, tremor
sarsıntı
convulsion
sarsıntı
jerk
sarsıntı
trauma

I can't picture you traumatized. - Seni sarsıntı geçirmiş halde hayal edemiyorum.

sarsıntı
jolt

Suddenly I felt something like a jolt. - Aniden sarsıntı gibi bir şey hissettim.

sarsıntı
seism
sarsıntı
labefaction
sarsıntı
jiggle
التركية - التركية
Güven içinde olan, belli bir düzeni olan
Sarsıntısı olmayan, sarsılmayan
Sarsıntı
(Osmanlı Dönemi) TEZELZÜL
Sarsıntı
sadme
sarsıntı
Deprem
sarsıntı
Titreme, titreyiş
sarsıntı
Bir kişi, toplum, kurum veya kuruluşun dengesini etkileyen, beklenmedik olumsuz değişiklik
sarsıntı
Titreme, titreyiş: "Başını sırasının üstüne saklamış, omuzları hafif sarsıntılarla titriyordu."- R. N. Güntekin
sarsıntı
Sarsılma işi, birden sallanma: "Bu sarsıntı ile başından fırlayıp yerde tekerlenen kasketini kovaladı, tekrar başına geçirdi."- H. Taner
sarsıntı
Bir kişi, toplum, kurum veya kuruluşun dengesini etkileyen, beklenmedik olumsuz değişiklik: "Bu olgunluğa erişen toplumlar ise her türlü sarsıntıları en az zararla atlatırlar."- N. Cumalı
sarsıntı
Kaza, ilaç ve uyuşturucuların yarattığı, birdenbire gelişen karmaşık belirtilerin tümü
sarsıntı
Sarsılmak işi, birden sallanma
sarsıntı
Deprem sırasındaki yer hareketlerinin her biri
sarsıntısız
المفضلات