sandıklı

listen to the pronunciation of sandıklı
التركية - الإنجليزية
coffer
A supply or store of money, often belonging to an organization
To decorate something, especially a ceiling, with coffers
{v} to treasure up
A multi-functional traveling chest with handles and a domed lid but without feet, usually made of oak
> In furniture, a strong box for storing valuables
The sunken area created between the crossing of structural members Coffers often appear in a flat ceiling or on the interior surface of a dome They are often the focus of decoration and serve also to lighten the weight of the structure
multi-functional traveling chest with handles and a domed lid but without feet, usually made of oak
To form with or in a coffer or coffers; to furnish with a coffer or coffers
Recessed panel in a wooden, stucco or stone ceiling
a chest especially for storing valuables
{i} sturdy chest or box in which valuables are stored, strongbox; treasure chest; treasury; funds; cofferdam; floating dock;(Architecture) ornamental sunken panel (in a dome, flat ceiling)
Decorative recessed panel in a ceiling
In architecture, a recessed panel in a ceiling
one of a series of recessed panels in a ceiling, usually done in plaster
Fig
To create a surface using recessed panels in ceilings, vaults or domes
{f} store in a chest, place in a coffer; (Architecture) provide with ornamental sunken area, supply with coffer
to put money or valuables in a coffer
To secure from leaking, as a shaft, by ramming clay behind the masonry or timbering
a strongbox: a strong chest or box used for keeping money or valuables safe
sandık
chest

Is everything you own in that chest? - O sandıkta sahip olduğun her şey mi?

He brought a chest, in which there were very valuable goods. - İçinde çok değerli eşyaların bulunduğu bir sandık getirdi.

sandıklı saat
grandfather clock
sandıklı çerçeve
(İnşaat) box frame
sandık
coffer
sandık
{i} box

Tom is carefully stacking the boxes. - Tom sandıkları dikkatle yığıyor.

The people will decide at the ballot box. - İnsanlar sandıkta karar verecek.

sandık
ballot box

The people will decide at the ballot box. - İnsanlar sandıkta karar verecek.

sandık
container
sandık
case
sandık
ark
sandık
chest, coffer, box; crate; ballot box; bank; fund; cash department
sandık
caisson (used as a foundation); cofferdam
sandık
strongbox, coffer
sandık
soapbox
sandık
crate

I don't know what is in the crate. - Sandıkta ne olduğunu bilmiyorum.

We have to find out what's in the crate. - Sandıkta ne olduğunu bulmak zorundayız.

sandık
box-like implement used for measuring sand or gravel
sandık
bank; organization administering a fund; credit union
sandık
(large) chest, trunk
sandık
hope chest, dower chest
sandık
cashier's office, treasurer's office
sandık
packing case
sandık
caseful
التركية - التركية
Kaplamacılıkta kullanılan bir çeşit ince tahta
Duvar kaplamalarında kullanılan bir tür ince tahta
Süs olarak kullanılan bir tür altın para
Afyon ilinde bir ova
Duvar kaplamalarında kullanılan bir çeşit tahta
ikinci Mahmut Devrinde basılan altın para
Sandık
(Osmanlı Dönemi) A'BA
Sandık
(Osmanlı Dönemi) ULBE
sandık
İçine çeşitli şeyler konulan, tahtadan yapılmış, kapaklı ev eşyası
sandık
Bir kurumda para alınıp verilen yer
sandık
Yapılarda kum, çakıl gibi şeyleri ölçmek için kullanılan, üstü ve altı açık, dört köşeli tahtadan ölçü aleti
sandık
Kamu kesiminde çalışan personelin sosyal güvenlik işlerini yürüten kuruluş
sandık
Mahalle tulumbacılarının omuzda taşıdıkları sandık biçimi tulumba
sandık
Taşpınar Halılarında kullanılan dikdörtgen çerçeveye verilen ad
sandık
Kamu kesiminde çalışan personelin kendi durumunda düşük faiz ve taksitler hâlinde geri ödemek üzere borç para aldığı birim
sandık
İçine çeşitli şeyler konulan, tahtadan yapılmış, kapaklı ev eşyası: "Köhne kitap sandıklarının başında kendi sahiplerinden başka kimseler görünmüyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
sandık
Seçimlerde oy pusulalarının atıldığı kutu
sandıklı
المفضلات